Siyasi parti liderlerini meydanlarda dinlemek gibi bir alışkanlığımız var. Bu alışkanlığımızın gereği olarak bu hafta sonu hemşehrimizi dinlemeye gittik. Aslında bu haftaki yazımızın başlığını geçen haftadan düşünmüştük. Yazımızın başlığı ?Huzurlu bir gelecek? olacaktı. Malum Sayın Devlet Bahçeli bir seçim beyannamesi açıklamıştı. Beyanname ?Toplumsal onarım ve huzurlu gelecek? başlığını taşıyordu. Hafta sonu Sayın Bahçeli?yi dinlemeye gitmek o seçim beyannamesinin izahını ilk ağızdan dinlemek olurdu. Bizde dinledik.
Önce soralım. Aslında önce ülkemizin mevcut durumunu sorgulayalım. Ülkemizde huzur var mı? Milletimiz ülke geleceğini nasıl görüyor? İki soruyu birleştirecek olursak gelecekte huzura kavuşacak mıyız? Neden olmasın? Ama önce ülkemizdeki her alanda yapılmış tahribatı onarmak gerekir. Düşünelim bir kere eğitimden adalete kadar her konu onarıma muhtaç değil mi?
Öyleyse önce durum tespiti yapıp iktidar değişikliğinden sonra en az bir yılı toplumsal onarıma ayırmak gerekir. Mevcut tahribat bir yılda onarılır mı bilinmez ama seçim beyannamesinde böyle bir ifade vardı. Bazı onarımlar o kadar zaman bile almayabilir. Çıkarılacak yasalarla ?yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar? gibi konulara çözüm bulmak mümkündür. Ama tabi ki ilk öncelik hukuka verilmelidir. Yani illa da hukuk illa da hukuk denmelidir.
7 Hazirandan sonra gelecek yeni iktidarı zor günler bekliyor. Baştan ayağa tahrip olmuş her şeyi düzeltmek gibi bir misyonları olacak. Önceliklerden birisi belki de en önemlisi huzuru bozan ne varsa, kim varsa onlara dur demeleri gerekir. Bir örnek ?bizler onlar, benim Sünni kardeşlerim, Aleviler, Türkiye?de 36 etnik köken var? gibi ayrıştırıcı söylemlerden vazgeçilmelidir. Sadece bu söylemler mi? Gerginliğe sebep olan ancak memleketin hayrına olmayan her türlü gerilimi artırıcı söylemlerden de kaçınılmalıdır.
Ne oluyor yahu? Yukarıda MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeliyi dinlemeye gittiğimizden bahsettik. İzlenimlerimizi anlatsak zaten konuşma konusu huzurlu bir gelecek olduğuna göre bu haftaki yazımızı tamamlamış oluruz. Havalara girip kendi yorumumuzu yazmaya ne gerek var, değil mi? Toplumsal onarım ve huzurlu bir gelecek vaat eden liderin mitingini anlatmak daha anlamlı olabilir.
Sayın Başbakanın memleketinde, yani Konya?da MHP mitinginin o kadar parlak olmayacağını düşünen arkadaşlarımız vardı. Sayın Bahçeliyi dinlemeden önce bizim emeklilerden tüm siyaset yorumlarını almıştık. Malum Öğretmenevlerindeki emekliler çoktan kararlarını vermişlerdir. Bizde bir grup öğretmenden görüşlerini dinledik. Pardon emekli öğretmen diyelim de durumu kurtaralım! Daha miting kalabalığını görmeden biz emeklilere Konya Seçim sonuçları tahminlerini sorduk.
Cevaplara geçelim. Birisi MHP 2, CHP 1, AKP 13 dedi. Şaşırdık! Bir öğretmen dedi ki ?hocam Konya 14 Milletvekili çıkarır siz sayıyı 16 yaptınız.? O hoca tipik, biatçı dünyadan haberi olmayan birisiydi anlaşılan. ?Ha 14 mü çıkarıyor? O zaman 11 AKP çıkarır? dedi. Bir başkası dedi ki ?Hocam Demirel Başbakanken kendi ilinde bütün vekilleri kendi partisi çıkarırdı. Burası da Sayın Davutoğlu?nun memleketi olduğuna göre 14 te 14 bütün milletvekillerini AKP çıkarmalıdır.? dedi. Hoca da ?Hı, öyle olmalı? dedi.
Diğer bütün arkadaşlar güldüler. Sıra diğerlerine geldi. Birisi MHP 3, CHP 2, barajı aşarsa HDP 1, AKP 8 dedi. Bir başkası MHP 5, CHP 3 barajı geçerse HDP 1, AKP 5 vekil çıkarır tahmininde bulundu. Biz mi ne tahmin ettik? Ne önemi var? Nasıl olsa sonuçları 7 Haziranda göreceğiz. Ama ortak görüş Siyasi İradenin çok yıprandığı, milletin çok yorulduğu dolayısıyla
Seçimlerde iktidarı kaybedecek kadar oy kabına uğrayacağı idi.
Öğretmen evinden çıkıp mitinge gittiğimizde Sayın Bahçeli konuşmasına yeni başlıyordu. Daha önceki kalabalık ve coşkularla bir kıyaslama yapalım dedik. Bir arkadaş 1999 mitingine benzetti. Yani millet bilinçli bir şekilde milli bir arayışa girmiş gibiydi. Miting meydanı iktidar değişimi istiyordu. Sadece meydan mı, kim istemez ?Huzurlu bir gelecek??
