Cumartesi akşamları Konya Yerel Televizyon kanalı ktv de hazırlayıp sunduğum EMPATİ adlı programımda canlı yayın konuğum ZİÇEV Konya Şubesi Yeni Başkanıydı. Açılımı Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı olan kurumun Konya Şubesi Başkanlığını bıraktım. Vakıfta halen yönetimde görevim devam etmekte aynı zamanda tüzel kişilik olarak eğitim merkezinde kurucu temsilcisiyim. Programda halef selef vakfı anlatalım, zihin engelliler için Konya?da yaptığımız çalışmaları izleyicilerle paylaşalım istedik.Programa başlamadan önce Genel Merkezimizin hazırladığı bir CD yi izletelim daha sonra sohbete başlayalım istedik. Vakfın en büyük amacı ?Anne-baba ölümünden sonrada zihin engelli çocuklara ölünceye kadar bakmaktır.? CD de verilen mesaj da bu idi. Fakat o kadar etkilendik ki program boyunca duygusal, hüzünlü konuşmalar yapmak zorunda kaldık. Ne zor işti, bir bilseniz! Programıma Konya Büyükşehir Belediye Başkanından, Milletvekillerine, Parti il başkanlarından, Sivil Toplum Kuruluşları Başkanlarına kadar onlarca kişi katıldı hiç birinde bu kadar zorlanmamıştım.1993 yılından beri başkanlığını yaptığım ZİÇEV den dolayı Konya?da hakkını arayamayan zihin engellilerin hak arayıcısı durumundaydım, halen de öyleyim. Bütün yaptığımız işleri Konya?ya Konyalılara mal ederek yapmaya çalıştık. ZİÇEV Yönetim Kurulu olarak çeşitli paneller, konferanslar yaptık, sosyal faaliyetlerde bulunduk. Ama yaptığımız en anlamlı işlerden birisi Zihin Engelliler Öğretmenliği Bölümünün Selçuk Üniversitesinde açılması için verdiğimiz mücadeledir. Başarı ile sonuçlanmıştır. Bölüm şimdi zihin engelli çocuklar için öğretmen yetiştirmektedir. ZİÇEV Yönetim Kurulu olarak gerçekleştirdiğimiz diğer bir konu ise vâkıfa 5000metrekarelik bir arsa kazandırmamız. Bugün değeri yaklaşık 750.000Tl olduğu söylenen arsamıza bir hayırsever vasıtasıyla inşallah eğitim merkezi yaptıracağız. Bir hayırsever bu sözü verdi. Görüşmelerimiz devam ediyor. Esas hedefimiz o arsa içine diğer binaların yanı sıra engelli çocukların barınabileceği bir yatakhane yapmaktır.Etrafımdaki eş dostlara göre vâkıfa harcadığım zamanı, emeği, parayı kendi mesleğime harcasaydım şimdiye ben profesör olurdum. Ancak 50 yaşında Dr. Unvanını aldım. Şimdilerde Almanca Sınavını geçersem Yrd.Doç. liği alabileceğim. Ne mal mülk, ne unvan hiçbiri gözümde değil! Yatalak durumundaki oğlum Melih Mesut?un bugün (27 yaşında) kardeşlerine sınavınız nasıl geçti diye sorması, annesine acıktığını söylemesi, bana baba bugün çok sıkıldım biraz gezelim demesi benim tesellim oluyor. Bugüne gelmesinde merhum Ali dedesi (ruhu şad olsun) başta herkesin katkısı olmuştur. Kardeşlerinin fedakârlığı, sevgileri ve yaşlarından umulmayacak kadar olgun davranmaları ayrı bir destansı olaydır. Zaten insan hayattan ne bekler ki?