Irkçılık, kelime anlamı olarak bir ırkın kendini başka ırklardan üstün görmesi anlamına gelir. Nasıl eğitim ilk ailede başlar diyorsak, ırkçılıkta ilk olarak ailede öğretilen bir kavramdır. Yetiştirilme şekli insanların düşünce yapısının oluşmasına büyük etki eder. Irkçılık ve kölelik yıllarca dünyada utanç verici sahnelere neden olmuştur. Kölelik 20.yy`a kadar devam etmiş; ırkçılık ise azalmasına rağmen günümüze gelene değin varlığını korumuştur. Irkçılık “saf” bir ırkın olabileceği varsayımından yola çıkar ve insanların yüzyıllardır süregelen ilişkilerini göz ardı eder. Tarihte birçok göç, savaş, ticari ilişkiler vb. mevcuttur. Bu durumlar toplumsal farklılaşmalara yol açmıştır. Bundan yola çıkacak olursak saf bir ırkın varlığından söz etmek hemen hemen mümkün değildir. Irkçılık, özgürlüğün en büyük düşmanlarından biridir. Amacı bölmek ve yok etmek olan bir ideolojidir. Irkçılığı birçok insan hastalık olarak tanımlar fakat bu çok yanlış bir tanımlamadır. Her hastalığın mutlaka bir tedavisi vardır. Hastalık iradi değildir ve kimse bile isteye hasta olmaz. Fakat ırkçılık iradidir. Irkçılığı insanlar ve toplumlar seçer. Bu sebepten dolayı ırkçılıkla başa çıkabilmek için sevgi ve türevleri değil siyasi mücadele gereklidir. Irkçılık insan onuruna karşı işlenen en büyük ve en adi suçtur. İnsanlar arasında tabi ki de farklılıklar vardır. Dil, din, ten rengi, kültür ve bir sürü farklılıktan bahsedebiliriz. Önemli olan kendimizi kimseden üstün görmeyip bu farklılıkların farkına varmak ve bu farklılıklara saygı duymaktır. Yani mühim olan insanları ırkına göre değerlendirip sevmek değil, insanları insan olduğu için sevmektir. Eğer bunu başarabilirsek ve çocuklarımıza gerekli eğitimi verirsek az da olsa bu adi ideolojiyi azaltmayı başarabiliriz. Unutmamalıyız farklılıklarımız bizi biz yapan şeylerdir. Onlardan utanmak yerine onlarla gurur duymayı öğrenmeliyiz.