Bayramın arifesindeyiz.
Ve de seçimin.
Yazımız bir bayram yazısı değil.
Seçim yazısı hiç değil.
Konumuz havadan sudan.
Bakıyorum aldığım notlara.
Hangisini yazsam diyerek.
Notlar, notlar?
?Vatandaşlarımızın şahsi görüşleriyle resmi görüşleri arasındaki farkın derinliği devletimizin gücünün kanıtıdır?
Böyle demiş Celal Salik.
Düşünüyorum.
Acaba bu korku mu seçim öncesi bu kadar fazla sayıda seçmene ?kararsızım? dedirten.
Hükümet kanadına haksızlık olur diye vazgeçiyorum bu yazıdan.
Başka bir not ilişiyor gözüme.
?Çakal gibi dostun olacağına aslan gibi düşmanın olsun..."
Düşünüyorum.
Çakallardan hiç dostum olmadı.
Düşmana gelince.
Ömrümde kimseye düşmanlık yapmadım.
Bizi düşman bilenler olmuştur belki.
Ama onlarda da aslanlık görmediğimden bu konuyu da yazmaya değer görmeyip bakmaya devam ediyorum.
Pek hoşuma gidiyor diğer bir not.
?Dış görünüşe önem verme??
Herhalde ?hazineye malik nice viraneler var? şeklinde gelecek arkası.
Ne güzel işlerim bu konuyu diyorum.
Ama sürpriz?
?Bak elektrik süpürgesine, içindeki tüm pisliğe rağmen çekici??
Devamı böyle gelince notun bırakıyorum kalemi elimden.
Ne kadar düzgün yazsam da.
Ne kadar masum bir yazı hazırlarsam da.
Bayram üstü.
İncinen olmasın.
Alınganlık gösteren hiç olmasın.
Zira gün ?kutuplaşma vakti değil kucaklaşma vaktiymiş?
Kucaklaşalım.
Ancak son bir not görüyorum ki pek dikkatimi çekiyor.
Dersim isyanı sonrası.
Seyit Rıza asılacak.
Son sözün var mıdır?
?Sizin hilelerinizle baş edemedim bu bana ders olsun, ben de sizin önünüzde diz çökmedim o da size dert olsun?
Bu ibretlik söz üzerine yazsam mı diye düşünüyorum.
Kimler incinir hiç hesaplayamayıp vazgeçiyorum.
Başka bir not arıyor gözlerim?
Ve buluyorum.
?Unuttuklarını anımsa, kaybettiklerini ara, özlediysen git bul, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet, seviyorsan söyle, çünkü; bugün bayram?
Hayırlı bayramlar dileklerimle.
