Prof. Dr. Mehmet Cihangir


Para Torpili


Tanımlamayı ilk kez duymuş olabilirsiniz. Bir önceki yazımıza olan olumlu tepkiler cesaret verdi bize. ?Torpil Var Ya Şu Torpil? başlıklı yazımız. O yazımız sadece akademik alımlardaki torpile vurgu yapmıştı. Bu sefer farklı. Ve bu sefer doğrudan birilerinin cebine yapılan torpildir konu. Ne alaka. Buyrun. Her gün okur, işitir ve dahi duyarız. Devlet ihalelerinin birilerine peş keş çekildiğini. Hiç araştırdık mı nasıl yapılıyor bu iş. Affola. Devlet küçük çaplı farklılıklar olsa da iki tür mal ya da hizmet alır. Bir? Kamuya açık ihalelerle. Bu büyük oyundur. Oyuncular da büyüktür. Söz hakkı düşmez size bize. Biz haddimizi biliyoruz. Gündemimiz küçük olanıdır. Osmaniye?nin esnafını, işadamını ilgilendirendir bizim de ilgimizi çeken. Bu ihale sistemi küçüktür ve kamuya açık değildir. Limitlidir. Yazıyı yazdığımız şu saatlerde 22-23 bin liradır limit. Devlet der ki; Yapacağınız işlem 23 binin üzeri ise kamuya açık ihaleye çıkacak kime denk gelirse vereceksiniz. Yapacağınız işlem 23 bine kadar ise doğrudan yaptırabilirsiniz. Ama şeffaf ve adil biçimde. Emmoğluna, dayı çocuğuna, komşun Abdi?ye falan değil. Ama bunların yapmasında da sakınca yok yeterki kitabına uygun olsun! Ama etik yani ahlaki görünme ihtimali neredeyse sıfır. O halde sıfırdan uzak durmalı. Ya bizdeki uygulama. Ülkemiz kamu kurumlarındaki yaygın uygulama. Aslında yöneticinin elini rahatlatıp seri ve güvenilir biçimde iş yaptırabilmeleri için devletimizin verdiği bir imkan bir olanak. Zira büyük ihalenin sıkıntıları çok. İhale şartnamesine yazarsınız. ?TSE Belgeli Seramik?. Aslında gönlünüzden geçen meşhur seramiklerdir. Kütahya gibi, Çanakkale gibi, Ege Seramik vb. gibi. Ve bunların en ucuzlarının metrekaresi 50-100 TL arasıdır. Ama ihale şartnamesine marka yazamazsınız. Markalı fiyat verenlerin -ki kalite nedeniyle tercihiniz aslında bunlardır- fiyatı toplamda 250.000 civarı çıkacaktır. Ve başka bir firma. İhaleye giriyor. Teklifindeki seramiğin fiyatı 5 TL civarı. Amma TSE Belgeli. Yasal olarak itirazınız mümkün değil. Adamın toplam teklifi çıksa çıksa 120.000 TL. Ve teklif bu firmada. İhale bitti, mal ve hizmet teslimi yapıldı. Sonuç garabet. 1 Yıl bitmeden seramikte döküntü, kırıntı bilumum çirkinlik. Amma. Eğer gönlünüzden geçen seramiklerin sahibi ihaleyi kazanıp işi teslim etseydi. Yaşanmayacaktı bu garabet. Peki soru. Devlet görmüyor mu bu garabeti. Elbette görüyor. Ancak belli ki güven yok. Aramızda güven kalmamış ki değiştirmiyorlar mevzuatı. İşte sorunun bir ayağı bu. Yöneticiyi rahatlatma adına devletimiz doğrudan alım hakkı vermiş size. Şunu diyor hülasa. ?Sana iş yapacak firma ya da kişilerle açık açık konuş. Ne istediğini, hangi markayı tercih ettiğini söyle. Ancak teklife yazma. Ve bunu çok sayıda kişiye teklif et. En makul ve ucuz olanı kabul et. Parasını da hemen öde.? Bu uygulama zahiren mükemmel. Namuslu insanların elinde esnaf için, küçük çaplı işadamı için mükemmel bir ekmek kapısı. Ama uygulama öyle mi. Bir kez daha derim ki ?heyhat? Yöneticilerin basbayağı bir kısmının bu imkanı su-i istimal ettiğini düşünürüm. Çağırıyorlar bildiği bir kişiyi. ?Üç zarf getir abi? diyorlar. Adam 15 binlik bir iş için 21 bin TL. yazıveriyor. Diğer ikisi için de 21.500 ve 22.000 TL yazdırıyor. Etraflarında kaşe basacak firma çok. Kimse yadırgamıyor kaşelerini kullandırmayı. O anda minimum 82 milyonun kul hakkının yenmesine alet olduklarının farkında bile değiller. Farkındalarsa da aldırmıyorlar. Ve muhtemeldir. ?Bugün o yarın ben? diye düşünüyorlar. Usulen getirilen zarflar açılıyor. Oooo? En düşük 21 bin verilmiş! Ve iş o şahsın. O şahıs kim ise! O üç kaşe var ya. Aslında sorumlu o üç kaşe. Ancak daha vahimini paylaşabilirim. Üç kaşe için farklı firmalara gitmiyor artık bu işin ustaları. Ayarlamışlar birkaç resmi kurumu. Üç tane de usulen firma kurmuş. Kağıt üstünde. Ancak yasal. Vergisi ve diğer her türlü yükümlülüğü ifa eden üç firma. Her ihaleye (!) farklı isimle girip götürüyorlar birşeyleri. Malı, insanlığı, adamlığı, kul hakkını. Herşeyi götürüyorlar. Ve beraberinde geleceğimizi götürüyorlar. Ona çanak tutan yönetici kardeşlerin pek çoğu da zulme rıza gösteriyorlar. Biliyorlar ki üç kaşelilerin pek çoğu bir yerlerin yalakaları. Ya da zorda kalınca destek alacakları kişiler. Sayıştay bile ne yapacağını şaşırmış. Görüyor bütün bu tiplemeleri. Adamın beş ofisi var. Beş oda için aynı mala ayrı ayrı ihaleye çıkmış. Sebep 23 bin limitinin altında işlem yaparak birilerine peş keş çekmek. Uyarıyor Sayıştay. ?Yapmayın? Ama Sayıştay?ın yaptırımı yok. Adam yıl boyu aynı kişilere vermiş ihaleleri. Sayıştay ?yapmayın? diyor. Sadece o kadar. Suç değil ki. Sadece yapılan iş etik değil. Son dönemin elit ifadesi. Ahlakın yerine kullanılıyor genelde. Yapılan iş etik değilse. İşi yapan ?etiksiz?. Adam alınır mı ?etiksizsin abi? ifadesine. Alınmaz. Ama vatandaş olarak benim algımı kapatamıyor etik. Yapılan iş ahlak dışı. Yapan ise? ?AHLAKSIZ?. Ve ben ülkem adına, halkım adına davacıyım bu tiplerden. Yöneticilere gelince. Uyarımdır ?Yapmayın? Çalıştırdığınız satınalma görevlilerine dikkat edin. Teslim ve Muayene komisyonlarına kendi adamlarınızı koymayın. Koyarken de namuslu olanları koyun. Satın alınan çeyrek altın iken size marul diye kuru soğan diye yedirmesinler. Teklif mektuplarını eş dostlarına vererek ?dağıttım? demesinler. Artık her kamu kurumunun web sayfası var. Duyurun tüm ihaleleri oradan. Ve koydurun oraya teklif mektuplarınızı. Kalmayın zan altında. Unutmayalım ki masum hakkından siz sorumlusunuz. Birileri keyfini çıkartırken hesabını siz vermeyin. Bu dünyada hesap pek yok anladık. Ya da olunca kılıfına uyduruyoruz da. Allah?ın hesabına kılıf mılıf sökmeyecektir. Ve o hesap günü de? Asla uzak değildir.   Mutlu haftalar dileklerimle.                
  • Perşembe 31.3 ° / 19 ° Güneşli
  • Cuma 30.8 ° / 18.4 ° false
  • Cumartesi 28.5 ° / 15.2 ° Güneşli