Her Türk Vatandaşının arka arkaya gelen Şehit haberleriyle en acılı günlerini yaşadığı bir dönemden geçmekteyiz. Maalesef ?telezofları? televizyon kanallarında izledikçe insanın kanı donuyor derler ya nerdeyse kanımız donuyor. Neler önermiyorlar ki? İçlerinde ?terör örgütü ile görüşülmesini? bile önerenleri duyuyoruz!Neyse böyle bir ortamda daha önceden planlı bir çalışmaya katılmak için geçen hafta içerisinde Viyana?ya doğru yola çıktık. Geçen Eylül ayında da Akademik bir çalışma için Prag?a gitmiştik. Çek Cumhuriyeti ve başkent Prag ile ilgili gezi izlenimlerimi ziyaret sonrası anlatmaya çalışmıştım.Şimdide Viyana izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Malûm Viyana deyince insanın aklına kuşatma komutanı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa geliyor. Tarihte ki ?Kızıl Elma? ülkümüz geliyor. Merhum Ecevit?e gençlik şiirlerinde ?Ey Tuna, Ak bana? diye şiir yazdıracak kadar etkili olan Tuna Nehri insanın gözünde canlanıyor. Dahası Merhum Üstat Necip Fazıl?ın ?Sakarya Türküsü? destanında Sakarya Nehrine (ama aslında Türk Milletine) özlemle sorduğu sorular insanın kafasına takılıyor; ?Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna? Giden şanlı akıncı, ne gündöner yurduna??Vay be neler aklıma gelmiş! Hani derler ya her Türk biraz Turancıdır diye, herhalde uçtum biraz! Ne yapalım Türk Milleti hiçbir zaman Ergenekon?a hapsedilmeyi hazmetmemiştir. Ergenekon?dan çıkışın en son Kurtuluş Savaşı ile gerçekleştiği kanaati herkesin malûmudur.Yukarıda uçtum biraz deyince gerçek hayata yani yaptığımız seyahate dönmek istiyorum. Konya-İstanbul arasını THY ile uçtuk. Her şey mükemmel idi. Kaliteli hizmet, donanımlı personel her haliyle kendini gösteriyordu.Özellikle Avusturya Hava Yolları ile yaptığımız İstanbul-Viyana seyahatinden sonra aradaki farkı daha iyi anladık! Dönüşte THY ile yaptığımız Viyana-İstanbul, İstanbul-Konya seyahatiyle de kendi Milli Kuruluşumuzun her türlü övgüye layık olduğunu gördük.Viyana?da ilk sürpriz bizi kalacağımız otele götürecek olan Taksi Şoförünün Türk olmasıydı! Herhalde bu organizasyonu yapanlar özellikle bir Türk Şoför gönderdiler zannettik. Sonra öğrendik ki tamamen tesadüf eseri o şoför gönderilmiş. Hemen şoförle sohbete başladık. Sanki dört arkadaş birden genci sorgulamaya aldık.O da sakin kendinden emin cevaplar vermeye başladı. Türk nüfusu ne kadar? Kaç yıldır oradalar? Çocukları var mı? Hayatından memnun mu? Daha neler neler? Ama Şoförün maşallahı vardı. Kendinden o kadar emin bir şekilde ve sabırla bütün sorulara cevaplar verdi.Neyse sanki kırk yıldır bildiğimiz bir şehirde imişiz gibi Otele yerleştik. Yerlerimiz zaten önceden ayırtılmıştı. Bu arada diğer ülkelerden katılımcılarda otele giriş yaptılar.Akşam şöyle bir keşif turu yapalım dedik. Tur atarken de gerekirse otel yerine dışarıda yemek yeriz diye düşündük. Otelden birkaç yüz metre gittikten sonra baktık bir marketin önünde bizlere benzer birisi var. Sorduk Sinoplu bir Türk imiş. Bu arada şoförü unuttuk o Sakaryalıydı. Sinopluya helal yiyecek hizmeti yapan lokanta olup olmadığını sorduk. O bize refakat ederek Bingöllü bir ailenin işlettiği bir lokantaya götürdü. Akşam yemeğimizi orada yedikten sonra otelimize döndük.O Türklerle sohbetlerimiz sonucunda işte bunlar Kara Mustafa Paşa?nın tamamlayamadığı Viyana Kuşatması Misyonunu tamamlamak için oralara gitmiş Alperenler gibiler dedik! Yine havalara girdim herhalde! Hepsi hepsi üç Türk ile konuşunca sanki Viyana?yı fethettik!Neyse akşam Otele döndükten sonra odamda bulunan İngilizce Almanca bir dergiye gözüm ilişti. İngilizce yazıları okuyunca anladım Avusturya tarihinde Türkler önemli rol oynamışlar. Ah bu atalarımız da bir Kızıl Elma peşinden ta Viyana kapılarına kadar dayanmışlar.Sayıları 300binin üzerinde olduğu söylenen Osmanlı Torunlarının Viyana da ne işleri var? Hem bu sefer kapı falan dinlemeden Viyana?ya girmişler ve zannedersiniz tarihi görevi tamamlamak üzereler! Ne diyelim? Allah onlara kolaylık versin!
