Son günlerde neler olu-yor? Terör, küresel ekonomik krizin ülke ekonomisine etkisi, işsizlik, esnafların sızlanmaları, kapanan firmalar, çiftçilerin şikâyetleri gibi konular hemen aklıma gelenler. Ya yolsuzluk iddialarına ne demeli? İyi ya canım insanın olduğu her yerde yolsuzluk olabilir diyebilirsiniz. Hatta "Halka Din İman, Kendilerine Han Hamam" zihniyetinin etkisinde olabilirsiniz! Öyle etki altında olursanız da değil deniz feneri, deniz ampulü bile karanlıklardan kurtulmanızı sağlayamaz. İsteyen elbette karanlıkta oturabilir. Ancak hem karanlıkta oturup hem de etrafı görememekten şikâyetçi olmanın anlamı olmaz. "Karanlıktan şikâyet edeceğine bir kibrit yak" sözünü de mi duymadınız? Dev gibi ülke meselelerinde yakacağımız bir kibrit şulesinin aydınlığı bize ne gösterebilir ki deyip umutsuzca bekleyenlere inat birileri meşaleler yakmış. Meşalelerin enerji kaynağına baktığınızda Cumhuriyeti kuran ekipte yer almış Celal Bayar`ı, Demokrasi Kahramanlarından Menderes`i yakın geçmişten Demirel`i Çiller`i görüyorsunuz.Günden güne Liderliğini perçinleyen genç bir adam Meşale elinde Türkiye`yi adım adım geziyor. Gezisinde halkla kucaklaşıyor, başında bulunduğu siyasi partiye umut vaat ediyor. Aslında Türkiye`ye umut verecek bir vizyona sahip olduğunu aleni ortaya koyuyor. Teşkilatlarındaki var ise "az olalım, öz olalım, biz olalım" zihniyetini kırarak partisini büyütmeye, yaraları sarmaya çalışıyor. Tabiri caizse mirasçısı olduğu DP, AP, DYP Geleneğinden, tıpkı Zümrüdî Anka kuşunun küllerinden yeniden doğması gibi, yep yeni bir Merkez Sağ Partiyi diriltme-ye gayret gösteriyor. Diriltmeye dediysek yanlış anlaşılmasın ama "Tabelası" bile %10?dan fazla oy alabilecek bir siyasi partiden söz ediyoruz. Elinde meşale "Beyaz Yürüyüşü" yapan bu lider 12 Ekim 2008 tarihinde Konya`daydı. Partisi DP?nin il kongresine katılmak için gelmişti. Doğrusu ak saçlıların katılacağı, heyecansız, ruhsuz tek adaylı bir kongre beklentisi vardı. Bir partili "hocam kong-reye dinleyici olarak katıl. Katıl da bir partinin nasıl bitirilebildiğini gözlerinle gör" diyordu. Kongreye sadece delegeler davetliydi. Yani büyük emekler verilerek bindirilmiş kıtalar dinleyici olarak getirilmemişti.Bir de ne görelim iki aday başkanlık yarışına katılmışlardı. İlk sözüm iddiasız bir siyasi partide bırakın bir İl başkanı adayı bulmayı, delege yazacak kimse bile bulamazsınız. Oysa il başkanlığı için iki aday çekişecekti. Kongrede yaşanan tatlı yarış heyecanı milletin üzerine ölü toprağı serpilmediğinin işaretiydi, sanki.Beyaz yürüyüşün mimarı Sayın Süleyman Soylu ne mi konuştu? Tek cümleyle söyleyeyim bir sefer "Öfkeyi, hitabet sanatı!" saymayan birisi. Türkiye`nin meselelerini biliyor. Genç, dinç ve enerjik, kolay iletişim kuruyor. Hamaset nutukları atmıyor. Konuşmasının içeriğini eminim basından veya DP?nin internet sitesinden bulabilirsiniz.Sayın Soylu`nun içeriği muhteşem konuşması bana dört aylık askerliğimden (1983) aklımda kaldığı kadarıyla bir marşın şu sözlerini hatırlattı. "Ey vatan! Gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz!" Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu "umut" demektir "umut". "Alternatifsizlikten dem vurarak Demokrasiyi kilitlemek " isteyenlere cevap vermektir!