Tarih: 25.10.2016 05:15

Buruk bir bayram yaşıyoruz?

Facebook Twitter Linked-in

Ali TIRAŞ Yazıyor(alitirash@hotmail.com) Telefonla beni, birkaç günde bir, boğuk, bitkin, ama ısrarla konuşmak isteyen bir ses arıyor, ?Nasılsın Ali?? diyor. Bu davudi, güzel sesli insanı tanıyorum, ben daha, ?Sen nasılsın hocam?? demeden, o tekrar soruyor: ?Nasılsın Ali?? Birbirimize söyleyemediğimiz sözler, karşılıklı boğazımızda düğümleniyor? Bana her zaman huzur veren mobilya mağazasından içeri giriyorum. Mağazanın orta yerinde, bir dağınıklığı düzeltmeye çalışan öğretmenim Süheyla hanım tek başına. Yanında Sıtkı hocamı arıyorum. Süheyla Keskin, benim liseden, felsefe, mantık ve sosyoloji hocam, Sıtkı Keskin hocam da din dersi öğretmenim. ?Hocam? diyorum, ?Sıtkı hocamı kaç aydır göremiyorum, nerede?? Elinde kalın bir defter, defteri tekrar tekrar karıştırıyor, ?Bulamadım, hoca nereye kaydetmiş ki, ? diye mırıldanırken, ?Sıtkı beyin durumu hiç iyi değil Ali?diyor, ?Ayağını kestiler, kabul etmek istemedi, ama şimdi kabullendi böyle yaşamayı. Onu yeni yaşamına alıştırmaya çalışmalıyız. Ona iş yerinde de destek veriyorum. Şimdi alacaklı defteri ile boğuşuyorum. Deftere kendince notlar almış, kimini ertelemiş, kimine ?Şu günde söz verdi? demiş. İçinden çıkamıyorum?? O günden beri, telefonla beni, birkaç günde bir, boğuk, bitkin, ama ısrarla konuşmak isteyen bir ses arıyor, ?Nasılsın Ali?? diyor. Birbirimize söyleyemediğimiz sözler, karşılıklı boğazımızda düğümleniyor. Sıtkı hocam, iki yılı aşkın bir süredir hasta, daha önce de ağır operasyonlar geçirdi. Şimdi, onunla en çok paylaştığımız, Rilke?nin Malte Laurids Brigge?nin Notları?nı hatırlıyorum. Şair Behçet Necatigil?in o güzel çevirisiyle Rilke?nin bu anlatısı şöyle başlar: ?Demek ki buraya (hastaneye) yaşanacak yer diye geliyorlar; burası ölünecek yer desem daha doğru?? Alman şairi Rilke, ölümle varoluşu anlatır bu kitabında? Biz hocamla 20 yıl önce bu kitapta şairin, ?Görmeyi öğreniyorum, her şey içimin derinliklerine iniyor, meğerse benim bir iç dünyam varmış.? sözünü, yaşadıklarımızla, onun deneyimleriyle paylaşır, güncele uyarlardık, o ?Ali bunların hepsi insanlık halleri? derdi, ?Biz o halimizi her koşulda iyi değerlendirmeli, doğru gözlemlemeliyiz.? O sıralar, ortak bir dostumuz daha vardı: Şair Salih Sefa Yazar. Benim liseden edebiyat öğretmenimdi Salih Sefa Yazar, ne gariptir, onun eşi Sevgi hanım da bir dönem benim coğrafya dersi hocamdı. Yazar ailesi ile her buluşmamda, Salih hocam, adı kadar salih konulara girerdi, bazen anlaşamazdık, onun metafizik, mistik, dinsel söylemlerine hep karşı çıkardım. ?Ali? derdi, ?Senin apaçık tavrını seviyorum, yaşamın boyunca da bundan ödün verme, bil ki, seninle aynı doğruları paylaşıyoruz, aynı yolda buluşacağız, çünkü ben de senin kadar insan gerçeğinden, insanın alın terinden, emeğinden yanayım. Hem biliyor musun edebiyat öğretmenin olarak seninle gurur duyuyorum. Yazılarında ne güzel uslup yakalamışsın.? Sevgili Salih hocam nur içinde yatsın, düşüncelerimden dolayı bu kenttegazeteci olarak günah keçisi ilan edildiğim günlerde hep yanımda oldu. Destek verdi. *** Bu yazıyı bir bayram sabahı yazıyorum. Sizleri bu bayram sabahında, bu ülkenin, bu kentin ruhunu yansıtangerçek cumhuriyet aydınlarıyla, insanlarıyla buluşturmak istedim. Buruk bir bayram yaşıyoruz. Bir yanda öldürülen gencecik insanlarımız, bir yanda yerle bir olmuş bir kent, yüzlerce insanımız, toprak altında kalmış onlarca öğretmenimiz? ve ilk kez cumhuriyetimizin kutlanmasını içine sindiremeyenlerin yönettiği bir ülkede bu acılı yaşamı paylaşıyoruz. Şuan tüm bu yaşananların çağdaşıyız. Buruk bir bayram yaşıyoruz. Oysa bizim çocukluğumuzda öyle miydi? O yıllarda sokaklar kan gölüne dönmezdi, herkesin sevabı kendineydi, kimse bunu gösteriye dönüştürmezdi. Bayram sevinçti mutluluktu, iyilikti, barıştı, çeşitli seçeneklerin sunulduğu bir eğlenceydi, oyundu bizim için. Uyandığımızda, babam namaza gitmiş olurdu, annem Kuran okurdu sessizce, hepimiz için dua ederdi; bu arada annem, sabah ezanında kalkardı her gün, bahçemizdeki kedilere köpeklere mamalarını hazırlardı. Şimdi sokaklar kan gölüne dönerken, bu beton yığını kentte, terk edilmiş, sokağa bırakılmış kedi ve köpeklere kim bir tas su, bir lokma yiyecek veriyor? Her geçen gün, acımasız duyarsız bir topluma dönüşüyorsak, bu ülkenin tüm değerlerine, varlıklarına yüz çevirmişsek suç biraz da bizde değil mi? Bugün bir bayram sabahı. İçimiz ne kadar ezik de olsa, kurban bayramımızı eski günlerin o güzel bayramları gibi kutlayalım. Yine çocukluk günlerimiz gibi en sevdiğimiz bayram olsun kurban bayramımız. Bu bayram, yoğun bir burukluk yaşasak da, Daha Güzel Günlerin Yaşanacağı Nice Güzel Bayramlara!




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —