Önceki dönem Valilerimizden İsa Küçük yazdığı O güzel kadın isimli kitabından bir bölümü Türkiye genelinde yayın yapan Ekonomi Gazetesi'nin kitap ekinde yazar SAVAŞ ÜNLÜ
tarafından kalema alındı.

Roman, destan, şiir kitaplarıyla tanıdık yazar İsa Küçük'ü. Yarattığı eserleriyle edebiyatımızda önemli bir yere sahip oldu. Ülkemizin pek çok yerinde kaymakam, vali olarak görev yapan yazar, yaşadığı ya da karşılaştığı olayları duru bir Türkçe ile kaleme alarak inanılmaz güzellikte eserlere imza atmayı sürdürüyor. Yazıp anlattıkları Anadolu'daki masalları, destanları, efsaneleri hatta dedikoducuları kıskandıracak boyutta. Yazar Küçük'ün yazdıklarını okuduğumuzda 'bunlar da yaşanmış mı' demeden edemiyoruz.
Yeni kitabı O Güzel Kadın, Cumhuriyet Yayınlarından çıktı. İlk defa öyküleriyle karşılaşıyoruz usta kalemin. Anlatım, kurgu, gözlem gücü, kahramanlar o denli doğru
ve güzel betimlenmiş ki her öyküden bir roman bekleme kanısına kapılıyorsunuz. Sadece roman mı, bir sinema filmi izliyorsunuz öyküleri okurken. İsa Küçük'ün
sadece öykü ve romanlarda değil çoğu şiirlerinde de görsellik ve çok seslilik ön plandadır. Anlatı film şeridi gibi akar okurken gözlerinizin önünden. Yazarın ilk
kitabı Halet Abla Destanı(2010), dünyaca tanınmış arkeolog Halet Çambel'in yaşamı, çalışmaları ve mücadelesinin destansı anlatımı olmakla kalmamış
tiyatrodan, sinemaya sahne sanatları alanında dikkat çekmişti.
O Güzel Kadın'da on bir öykü var. Ve her öyküde kadın kahramanlar çıkıyor karşınıza. Öykülerdeki kadınların hepsi birden, belki de her biri ayrı ayrı, "o güzel kadın". Hayatın içinden olanca doğallığıyla gelip öykülerde yer bulmuş kadınlar: Dirençli, kavgacı, aranan, beklenen, peşinden koşulan, ulaşılan-ulaşılmayan… Senin
benim gibi insan, sadece insani özellikleriyle kahraman…
DİKKAT! BU ÖYKÜLERDE KENDİNİZLE KARŞLAŞABİLİRSİNİZ.,
Yazar İsa Küçük, bu topraklarda yaşanan hiçbir olaya tepkisiz kalmamıştır. Tüm eserlerini okumuş biri olarak bunu belirtmeliyim. İşte "Geleceğin Kalbi": öyküdeki kadın kahraman, elinde diplomasıyla Ankara'ya bir işini çözmek için gitmiş genç bir doktor. Öykünün genelinde Gezi Olayları işlenmiştir. Gözaltına alınmalar,
sorgulamalar, psikolojik baskılar… Yazar o günleri yeniden yaşatıyor. Gözaltı ve tuhaf sorgulamaların yalnızlığında ürperip üşüyorsunuz. Üzülüp isyan ediyorsunuz.
Sonunda okuru iki sürpriz bekliyor: Az rastlanan bu durum, kurgunun ve anlatımdaki başarının doruğa çıkması…
Kitapta eğitimim ve mesleğim gereği ilgimi çeken en önemli öykü "Devlet Çocuk" diyebilirim. Devlet ana oldu, devlet baba oldu. Ah bir de çocuk olsaydı. Daha bir
başka mı olurdu toplum? Hayat daha bir güzel mi yaşanırdı. Bir öğretmen ve eğitimci olarak 40 yıl çocuklarla ilgilendim, eğittim, yol gösterdim. Onlardaki saflığı, yürek
temizliğini, dürüstlüğü, yürek güzelliğini başka dönemlerde bulmak olası değil.
Çocuklara olan borcumu onlar için öyküler yazarak gidermeye çalıştım, çalışıyorum. Devletin çocuk olması başka bir şey… Gülüp oynayan, kimseye kızıp darılmayan,
küsmeyen, yüzü hep gülen bir çocuk; devlet çocuk olsa bugün yaşanan acılar yaşanır mıydı diye düşünüyorsunuz. "Tasnif Dışı", taşra dedikoducularını kıskandıracak bir öykü. Arzu Keklik ilginç bir karakter. Yanardöner tiplerden. Çevremizde çoktur böyleleri; görünüşte herkesle dost, sırtınızı dönünce enseye tokat. Boyundan büyük işlere kalkışmak, ilçe
kaymakamını şikayet etmeye kadar gider iş. Müfettiş bile gelir gelmesine, fakat o da ne? Bütün karakterler nakavt! Büyük usta Aziz Nesin yazsa bu kadar olurdu
denilecek bir son. Aynı kurumda çalışan Sami adlı kişinin Arzu Keklik'e uyarısı ilginçtir. "Şikayet edilecekse onu biz yaparız." Meğer dört yanımız Brütüslerle donanmış!
"Dönüşüm" öyküsünde bir bankanın mahalledeki parka koyduğu bir bank, onun etrafında anılar, anda yaşananlar, geriye dönüşler. Gecekonduların apartmana
dönüşmesi, Orhan Kemal'in öykülerini çağrıştırdı. Mahallenin eski halinde renkli bir yaşam varmış siyah beyaz fotoğraflarla kanıtlanan. Söz edilen Ankara'dır.
Ankara'nın güzelliklerine değinmeden edememiş yazar. Ankara'nın baharı güzeldir, cümlesi nasıl da sarıyor insanı. Belki o yıllarda öyleydi. Son 25 yıldır dünyayı etkisi
altına alan iklim krizi eski baharları yaşatmıyor sanırım. Öyküde yazar da öykünün içine giriyor. Gözlemler, dalga geçmeler, ironiler öyküye tat katıyor. Öyküde kadın
kahraman görünmüyor. Tüm bu gelgitler, anılar, özlemler bir kadını beklerken yaşanıyor. Sorar yazar, "insan, geleni mi bekler gelmeyeni mi?"
"Bir Yangının Külü"nde, çocukluğumuzdan izler var. Tommiks, Suzi adlı çizgi roman kahramanlarından öykünün başında söz edilince dalıveriyorsunuz o yıllara.
Kahraman yine bir kadın, Savcı Sevda. Doğu Anadolu'da geçiyor olaylar. İlginç saptamalar var. Işkın gelince bahar gelir, yörede erik kadar değerli bir ot, yeşillik
türü. Öyküde Doktor Türkan da çıkıyor karşımıza. Savcıyla çok iyi anlaşan bir ikili…
"Ölüme Doğmak," kitaptaki ilginç öykülerden. Müzeye dönüştürülmüş cezaevi. Gerçek müzelerle karşılaştırılıyor. Görünendeki görülmeyeni ziyaret? Rehber
eşliğinde gezdiriliyor. Rehberin 'bu müzede gezmek geceleyin mezarlıkta dolaşmak gibi bir şeydi ama alıştım,' sözü ilgisini çekecektir okuyucunun. Öyküye renk katan
ise daha önce cezaevinde yatan birisinin burayı karısıyla ziyaret etmesidir. "Merih" güzel genç bir kızdır. Ya Zeynep? Onların çevresinde birlikte yaşanıp
anlatılan 1970'li yıllardaki gençlik olaylarıdır. O yılların aşk, isyan ve devrim günleri, olaylar güzel işlenmiş. Duvarlara yazı yazmanın, afiş asmanın, slogan
atmanın heyecanı, yakalanma korkusu, güzel gelecek umudu. Geriye dönüşlerle yazar bunları çok güzel vermiş. Kitaptaki öykülerin tümü son 30-40 yıllık zaman dilimine odaklı. Okuyunca kendinizden de izler bulacaksınız. Yazar İsa Küçük, ülkemizde yaşananları öykülerle belgelemiş. Okurken tarihin labirentinde gezinecek, anılarınızla yüz yüze
geleceksiniz. Öykünün birinin içinde bir cümlede belki, kendinizle karşılaşacaksınız.