ANKARA- CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, yargının önünde üç sorun bulunduğunu ve yapısal olarak yargının bağımsızlığının imkansızlaştığını söyledi. Yarın başlayacak olan yeni Adli Yıl`a ilişkin açıklama yapmak üzere kameraların karşısına geçen CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, geçen adli yılda gerçekleşen olayların Türkiye`deki Yargı Bağımsızlığı sorununun ne denli büyüdüğünü ve kronikleştiğini gözler önüne serdiğini anlattı. Yeni adli yıla başlarken önlerinde üç sorun bulunduğunu kaydeden Tanrıkulu, bu üç sorunun, yapısal olarak yargının bağımsızlığının imkansızlaşması, özel yetkili mahkemeler gibi demokrasiye aykırı kurumlarındemokratikleşme sürecini duraksatan `sivil bir vesayet` düzeni oluşturması ve Türkiye`deki temel insan hakları olduğunu belirtti. Yargının, ifade özgürlüğünü, örgütlenme hakkını, barışçıl siyasi faaliyette bulunma hakkını koruyan değil bastıran bir araç haline dönüştüğünü iddia eden Tanrıkulu, "Toplumsal birlik ve beraberlik, toplumsal barış ve huzur ancak devlete, devletin yargısına güvenle mümkün olabilir" diye konuştu. Yapısal olarak yargının bağımsızlığının imkansızlaştırıldığını kaydeden Sezgin Tanrıkulu, şöyle konuştu: "Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSYK) yargıyı yürütmenin kumandası altına sokuluyor. Kamuoyunda Deniz Feneriismiyle anılan soruşturmada, yaşananlar HSYK sorununu gözler önüne seriyor." Deniz Feneri davasında ucu siyasal iktidara dokunan bir soruşturmayı yürüten savcıların ikna edici olmaktan uzak gerekçeler ve Adalet Bakanı`nın doğrudan rol oynadığı süreçler sonunda görevden alındıklarını ifade eden Tanrıkulu, "Bağımsızlığına yönelik kaygıların derinleşmesine rağmen, HSYK tarafından Yargıtay`a 160, Danıştay`a 51 yeni üye atandı. Bu adayların hangi kriterlere göre belirlendikleri hiçbir şekilde kamuoyu ile paylaşılmadı" dedi.YARGITAY`DA 160 YARGIÇTAN SADECE 5`İ KADIN Yargıtay`a atanan 160 yargıçtan sadece 5`inin kadın olduğunu, Danıştay`a atanan 51 adaydan ise sadece birinin kadın olduğunu belirten Sezgin Tanrıkulu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sözde çoğulculuğu artıracağı ileri sürülen HSYK tarafından yapılan atama ile yüksek yargı organlarına atanan bu üyeler Yargıtay ve Danıştay`da yapılan seçimlerde blok oy uygulamasını başlatarak `çoğulculuk` ile çok da ilgili olmadıklarını da ortaya koydular." Türkiye`deki ifade özgürlüğü ve demokratikleşme önündeki başlıca engellerden birinin de CMK`nın 250. Madde çerçevesinde özel yetkili ağır ceza mahkemeleri olduğunu vurgulayan Tanrıkulu, sözlerine şöyle devam etti: "Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri`nde; savunma hakkının yok sayıldığı, adil yargılanma standartlarının ayaklar altına alındığı, tutuklu yargılamanın `istisna değil kaide` haline dönüştüğü, masumiyet karinesi göz ardı edilerek zanlıların suçlarının ispat edilmeye çalıştığı değil, zanlılarınsuçsuzluklarını kanıtlamaya zorlandıkları, aleyhlerindeki delillerin zanlılardan saklandığı, delil incelemelerinin kerhen yapılması, Türkiye`de çoğulculuğun ve demokrasiyi kriz sokmaktadır." Tanrıkulu, Türkiye tarihinde bir ilk olarak yargının, kuvvetler ayrılığı prensibini hiçe sayarak, gayri hukuki bir şekilde ve insan haklarına aykırı olarak sekiz milletvekilini tutuklu tutmaya devam ettiğini söyledi. Tanrıkulu, "Özetle Türkiye`de yaşanan birçok demokrasi ve insan hakları ayıbının altında bizzat yargı düzeninin imzası bulunuyor" dedi. Tanrıkulu, yargı tam bağımsız olmadıkça, yargıçların bağımsızlığının teminatı sağlanmadıkça ve yargıçların yürütmeden, güçlüden yana değil insan haklarından yurttaşlardan yana taraf olması sağlanamadığı, savunma mesleğinin yürütücüleri olan avukatların ve baroların temel sorunları çözülmediği sürece Türkiye`de özgürlükçü demokrasiyi kurmanın mümkün olmayacağını söyledi.Bu nedenle önümüzdeki günlerde gündeme gelecek olan yeni Anayasa çalışmalarında CHP`nin öncelikli hedeflerinden birinin yargı bağımsızlığını sağlayacak kurum ve kuralların oluşturulması olacağını anlatan Tanrıkulu, şunları kaydetti: "Yargı sisteminin Haziran 2011 seçimlerinden önce seçim beyannamemizde ve özgürlükçü demokrasi raporumuzda ana hatları çizilen doğrultuda yenilenmesi için çalışılacak." SİVİLLEŞME ZİHİNLERDE OLMALI Tanrıkulu, daha sonra gazetecilerin sorularını cevapladı. Sezgin Tanrıkulu`na, 11 Eylül saldırılarından bu yana 35 bin küsur insanın terörle mücadele yasalarından hüküm giydiğini ve bunun 12 bininin Türkiye`de olduğunu ve bunu nasıl değerlendirdikleri soruldu.Tanrıkulu da şöyle karşılık verdi: "2005 yılında yasada yapılan bir değişiklikle asıl hedef muhalifler oldu. Bu değişiklikle herkesin terör suçlusu olması mümkün hale gelmiştir." Birçok kişinin bu yasa sayesinde terör suçundan yargılandığını belirten Tanrıkulu, CHP`nin gelecek dönemde Meclis`teki hedeflerinden bir tanesinin de bu yasayı gerçek anlamda yeniden düzenlemek olduğunu ifade etti. Başka bir gazetecinin Meclis`e gelen konukların oturma düzeninde bir değişiklik yapılacağı ve Genelkurmay Başkanı`nın bu oturma düzeninde arka sıralarda yer alacağını sorması üzerine Tanrıkulu, hükümetin birçok konuyu sivilleşme olarak göstermesini doğru bulmadıklarını belirtti. Kendilerine göre sivilleşmenin sembolik değil zihinlerde olması gerektiğini kaydeden Sezgin Tanrıkulu, "Bir taraftan vesayet düzenine karşı çıkacaksınız, bir taraftan da kendi vesayet düzenini kuracaksınız. Asıl tartışılmasıgereken konu bana göre budur" diye cevap verdi.Sezgin Tanrıkulu, AK Partili Hüseyin Çelik`in sivilleşme adımı olarak açıkladığı 15 maddeyi soran gazetecilere, şunları söyledi: "Şunu sormak lazım; bu işleri sözcülerin ağzından mı duyurmak lazım, yoksa dokusal birer metin olan parti programına, seçim bildirgesine veya hükümet programına yansıtmak mı olmalı? Kendisi AK Parti`nin Genel Başkan Yardımcısı. Bundan iki ay öncede Meclis`te hükümet programı okundu, hükümet programına acaba neden bunlar alınmadı. Yani neden hükümet programına buna uygun hedefler yok? Aslında bunları da sormak lazım. Muğlalı Kışlası`nın kaldırılması noktasında 1 yıldır, 1.5 yıldır dile getiriyoruz. Sembolikbirşeydir, ayrıca travma yaratan adlar var bunların kaldırılması gerektiğini seçim bildirgemize koyduk. Başbakan güya 6 ay önce kaldırılsın demiş. Her şeye muktedir olan Başbakan, bir kışlanın adının değiştirilmesi konusuna niye bu kadar ayak diretiyor. Sormak isterim." Tanrıkulu, ayrıca CHP`nin sivilleşme noktasında ellerinden gelen herşeyi yapmaya çalışacaklarını belirterek, "Bu noktada önümüze getirilen değişiklikler olacaksa da, parti programımız, seçim bildirgemizdeki hedeflerimiz doğrultusunda destek vereceğiz" ifadelerini kullandı.