Bahçeli , Erdoğan`a yüklendi

Bahçeli ,  Erdoğan`a yüklendi

ANKARA - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan`ın "İkinci olursak giderim" sözlerini değerlendirerek, "Başbakan`ın bu ani tavır değişikliğinin arka planında, üstesinden gelemeyeceğini düşündüğü ekonomik krizin toplumda neden olacağı öfke ve tepki korkusunun bulunduğu anlaşılmaktadır" dedi. Bahçeli, Başbakan Erdoğan`ın finans sektörüne yönelik eleştirilerine ise, "Bize göre Başbakan Erdoğan, kusuru başka yerlerde değil, mutlaka hükümet etmedekizafiyetlerinde, zayıf ve basit politikalarında aramalıdır" cevabını verdi. Bölücü başının sağlığını bahane ederek Mehmetçiği şehit eden, polisi taşlayan ve vatandaşları mağdur eden sokak eşkıyalarının hükümet tarafından ödüllendirildiğini öne süren Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ü ise, hükümetin Kuzey Irak yönetimi ile kurmak istediği ilişkilerin önünü açmaya çalışmakla suçladı. MHP TBMM Grup Toplantısı, önceki hafta vefat eden MHP İstanbul Milletvekili Gündüz Suphi Aktan için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli, eğitim ve öğretimin yapısal yetersizliklerine ilave olarak, maddi sıkıntılarla boğuşan öğretmenlerin sorunlarını çözememiş olmanın mahcubiyetini millet olarak duymak zorunda olduğumuzu söyledi. Küresel ekonomik krizin Türkiye`yi hızla etkisi altına almaya başladığını vurgulayan Bahçeli, yüksek faiz-düşük kur sarmalına ekonomiyi hapseden hükümetin, şimdi de ekonomideki olumsuzlukların nedeni olarak küresel dengesizlikleri göstermeye çalışmasının kabul edilebilir olmadığını bildirdi. 6 yıla yakındır uygulanan ekonomi politikalarının sonucu olarak biriken ve bir aşamadan sonra kendisini göstermeye başlayan sorunların nedeninin öncelikle işbaşındaki hükümete hakim olan iş bilmezlik ve teslimiyetçi siyasi anlayış olduğunu iddia eden MHP lideri, "Üzülerek belirtmeliyim ki; AK Parti hükümetinin ihmalleri ile ortaya çıkan bu durumun sonucu olarak finansal denge hızla bozulacaktır. Bunun yanı sıra, reel sektördeki küçük ve orta boy işletmelerin kapanışları hızlanacak, yan sanayiler çökecek ve işsizlik alabildiğine yaygınlaşacaktır" diye konuştu. Başbakan Erdoğan`ın finans sektörünü hedef alan açıklamalarını da eleştiren Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: "Çatışma ve gerilimden siyasal çıkar sağlamayı adet haline getiren Sayın Başbakan; ülkemizin içinde bunaldığı ekonomik meselelerin kaynağı olarak finans sektörünü işaret etmiş, buna karşılık reel sektörden yana olduğunu ima ederek, özellikle bankacılık sektörünü ötekileştirmiştir. Bu yaklaşım, Başbakan Erdoğan`ın hayatın her alanında yerleştirmeye çalıştığı cepheleştirme zihniyetinin ekonomiye yansıtılmış biçimidir. Bir tarafa krizin sorumlusuymuş gibi bankacılık sektörünü oturtmakta, diğer tarafa ise hükümet politikaları ile çıkmaza giren reel sektörü koyarak kendisini hedef olmaktan kurtarmaya çalışmaktadır. İnanıyoruz ki, üreten şirketlerimiz ve onları finanse eden kuruluşlarımız hükümetin bu tuzağına düşmeyecek, Başbakan Erdoğan da sorumluluktan kurtulamayacaktır. Bize göre Başbakan Erdoğan, kusuru başka yerlerde değil, mutlaka hükümet etmedeki zafiyetlerinde, zayıf ve basit politikalarında aramalıdır." Devlet Bahçeli, "İkinci olursak giderim" açıklaması ile yeni bir tartışma başlatan Başbakan Erdoğan`ın sözlerine ilişkin olarak da, "Son zamanlarda partisinin başarısızlığı halinde siyaseti bırakacağına yönelik açıklamalar yapan Sayın Başbakan`ın, bu ani tavır değişikliğinin arka planında, üstesinden gelemeyeceğini düşündüğü ekonomik krizin toplumda neden olacağı öfke ve tepki korkusunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Siyasi geleceği konusunda umudunu kestiği görülen Başbakan`ın ön almak için yaptığı bu itiraflar olmasa bile foyası ortaya çıkacak. Tükenişinin görüleceği bir hesaplaşmanın yaklaştığını söylemek için kahin olmaya gerek yok" değerlendirmesinde bulundu. "Görünen odur ki ülkemizin kritik bir dönemini icraatları ile israf eden AK Parti zihniyeti, yakın bir zamanda, tıpkı geldiği şartlara benzer bir ortamda gidecektir. Ve gittiği yerde de, geçmiş yılların ihmalinin hesabını mutlaka verecektir" diyen Bahçeli, şunları söyledi:"Bu kapsamda, her TOBB üyesinin bir işçi istihdam etmesi talebini dile getirerek, 1 milyon 300 bin kişinin istihdam edilmesinin mümkün olduğunu iddia eden Başbakan Erdoğan`ın bu değerli fikrinin nedenini, hava basıncının anlık değişmesinden kaynaklanan fiziksel ortama bağladığımızı ifade etmek istiyorum. Sayın Başbakan ve yakınları, kalabalık kafilelerle, kendi deyimiyle söyleyecek olursak `fellik fellik` dünyayı dolaşırken, vatandaşlarımız çığlık çığlığa yoksulluğa, açlığa, sefalete mahkum olmaktadır.Özellikle milli hassasiyetler, milli güvenlik ve milli kimlik etrafında hükümetin başlattığı tartışmalar ve verilen hasar ile bu süreçte bütün ölçü ve ayarlar kaçmış, toplumsal doku ve kurumsal ilişkiler ağır yara almıştır." BAHÇELİ, CUMHURBAŞKANI GÜL`Ü HEDEF ALDI Bahçeli, İmralı canisinin sağlık durumuyla ilgili tartışmalar başlatılarak oluşturulacak karanlık atmosferden, bebek katilinin affına kadar gidecek sürecin önünün açılacağını iddia ederek, bölücü başının sağlık durumu, tecrit koşulları ve kötü muamele gördüğü iddiaları etrafında sürdürülen tahrik, baskı ve propaganda kampanyasının son dönemde yeniden hız kazandığına dikkati çekti. MHP lideri, PKK`nın Meclis`teki sözcülüğünü üstlenen bir siyasi kuruluşun yürüttüğü son kampanyada, İmralı canisinin tecrit koşullarına son verilmesinin istendiği ve bu kapsamda siyasi çözüm sürecinde ev hapsi altına alınması gibi hukukla, adaletle, insafla ve vicdanla bağdaşmayan hayasız isteklerin açıkça seslendirildiğini söyledi. Türkiye`ye büyük acılar yaşatan teröristbaşının hükümlülük şartlarının bugüne kadar uluslararası ilgi odağı olduğunu ve bölücü çevrelerce siyasi gündemde sürekli canlı tutulduğunu anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi kuruluşları bu konuya özel bir ihtimam göstermiş, İmralı canisinin insan haklarını ve mahkumiyet koşullarını sürekli izleyen mekanizmalar oluşturulmuştur. Bu konuda yürütülen kampanyanın amacının infazın gevşetilmesine yönelik tepkilerin önlenmesine, kamuoyu hassasiyetinin zaman içinde sulandırarak, İmralı canisinin serbest kalacağı bir sürecin garantiye alınmasına yönelik olduğu görülmektedir. Bu gelişme ile İmralı canisinin sözde sağlığını bahane ederek, dağda Mehmetçiğimizi şehit eden, sokaklarda polisimizi taşlayan zihniyet ile araçlarımızı yakan, vatandaşlarımızı mağdur eden sokak eşkıyaları, AK Parti tarafından ödüllendirilmektedir. Bundan sonraki aşamada, benzer iddiaların önünü kesmek, isyan provalarının tırmanmasını durdurmak artık hiç mümkün olmayacak, İmralı mahkumu serbest kalana kadar `sağlık kampanyası-sokak saldırıları ve hükümet tavizi` döngüsü tırmanarak tekrarlanıp duracaktır. AK Parti bu kararı ile önce PKK yandaşlarının taşlarına, sonra Avrupa taleplerine teslim olmuştur. Önümüzdeki süreçte dikkat edilmesi gereken ikinci husus; Türkiye`nin Irak Devleti ve Irak`ın kuzeyinde oluşmuş yerel yönetimle olan ilişkileridir. Biz özellikle aşiret reisleri ile kurulacak ilişkilerin yöntemi, şekli ve şartlarına yönelik düşüncelerimizi 21 Ekim 2008 tarihli grup toplantımızda belirtmiştik. Peşmerge reisi ile görüşülmesinde şahsın hasmane tavırlarının takip edilmesini isteyerek; bu şahısla kurulacak ilişkilerde terör örgütünün topraklarından atılması konusunda atacağı somut adımların görünmesini, samimiyetin göstergesi anlamında aşiret reisinin `PKK`yı terör örgütü` olarak tanımlamasını ve hatırlayacağınız gibi tarihlerini de vererek, geçmişte söylediklerinden pişmanlık duyup duymadığının açıklanmasını talep etmiştik. Bunlar olmadan, resmi ağızlardan Türk devletinin şartları konusunda bir ilerleme kaydedilmeden, yeni adımların atılmaya çalışılmasının bedelinin çok ağır olacağını bu kürsüden açıklamıştık. Ancak ilerleyen günlerdeki uygulamalarıyla hükümet, hiçbir karşılık görmeden tavizler vermeye hazır olduğunu hissettirmiş, bundan yararlanan muhatapları Türkiye`yi yine üçlü mekanizma adı altında görüşme masasına çekmişlerdir. Son olarak İçişleri Bakanı`nın emrivaki yapılarak Barzani temsilcisinin de bulunduğu masada Iraklı yöneticilerle görüştürülmesi, AK Parti hükümetinin bir sonraki adımda kimlerle buluşturulacağının da ipuçlarını vermektedir. İşin ilginç yanı Sayın Cumhurbaşkanı`nın da bu diplomatik garabeti bir başarı gibi sunmaya çalışması ve `Kuzey Irak`taki yerel yönetim PKK konusunda üstüne düşen görevin farkına varmaya başlamıştır` diyerek kurulmak istenen ilişkilerin önünü açmaya çalışmasıdır. Artık, bu aşamadan sonra Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin Irak`taki tek muhatabının PKK`nın hamisi ve Türkmenlerin canisi Barzani olacağı anlaşılmaktadır. Bu kaygı verici gelişme ile Başbakan Erdoğan`ın Türkiye`de bir türlü bulamadığı siyasi muhatap sorunu da Barzani ile aşılmış olacaktır. Yakın zamanda, Irak`taki Amerikan askeri varlığının 2011 yılı sonuna kadar kalmasına yönelik karar verilmiş olması, bölgedeki bütün taraflar için Irak`ın kuzeyinin güvenliğini daha da önemli hale getirmektedir. ABD`nin bir gün mutlaka Irak`tan çekileceği düşünülerse, yakın işbirliği içindeki aşiret reislerinin, çekilme sürecinden sonraki güvenliklerini ve varlıklarını garantiye almak istemesi kaçınılmaz olacaktır ve Amerika`nın yaptığı da budur. Yaşanan gelişmelerin izlediği seyirde, çevresi sorunlu ülkelerle kuşatılacak olan muhtemel bağımsız bir aşiret devletine yönelik himayenin, kime görev olarak verildiğini de belirginleştirmeye başlamıştır. Amerikasız bir Irak`ın muhtemel sonuçlarının uyandıracağı yalnızlık korkusu kullanılarak Barzani Türkiye`ye doğru itilmiş; Türkiye ise basiretsiz yönetimin teslimiyetiyle PKK`nın ortadan kaldırılması adına Barzani`ye yakınlaştırılmıştır. Bu tehlikeli yolda ve örtülü şantaj kokan ilişkilerin devamında korkarız ki ülkemiz başka coğrafyaları, sözde himayesine alacağı yapay ortaklıklara kadar giden çok vahim gelişmelere alet olacaktır. Geçmişte `bir koyar beş alırız` denilerek Türkiye`nin önüne sürülen örtülü tuzakların yeniden gündeme geleceği, bundan on sene önce İmralı canisinin Şam`dan çıkması ile başlayan sürecin sonuçlarının alınmaya başlanacağı, kontrolümüz ve irademiz dışında gerçekleşen bir sürecin kapıları aralanmıştır." Bahçeli, Türkiye`nin çaresiz ve güçsüz olmadığını, eksik olan tek şeyin bu gücü ve imkanları kullanmaktan aciz bir hükümet tarafından yönetiliyor olması olduğunu söyleyerek, "Dileğimiz, demokratik bir devir-teslim dönemi gelene kadar geçen sürede tahribatın daha da ağırlaşmamasıdır" diye konuştu. "TARİH, YAŞANMIŞ, YAZILMIŞ, HÜKMÜNÜ VERMİŞ VE DEFTER KAPANMIŞTIR" MHP Genel Başkanı Bahçeli, sokak eylemleri, terör saldırıları, şehit cenazeleri, soykırım iddiaları, `ya sev ya terk et` söylemleri arasında ve gölgesinde başlatılan `çözüm, çare, açılım, seçenek, hal tarzı ve uyanmak` adı altında sunulan yeni bir etkileme ve kabul ettirme sürecinin millete dayatılmak istendiğini söyledi. Türkiye`nin üniter ve milli devlet yapısını yıllardan beri gizli veya açık eleştirenlerin şimdi tam bir fikir, eylem ve ağız birliği yaparak sözde `yeni bir Türkiye yapılanmasından` bahsetmeye başlamalarının tesadüf olmadığını savunan Bahçeli, "Bu mihraklar, geçtiğimiz 6 yıl boyunca ellerine geçen her fırsatta çeşitli ortamları kullanarak ve adım adım bugünkü noktaya gelmişler, olayları seyreden ve hatta destek olan hükümeti de artık teslim alacakları ve dilediklerini uygulatacakları kıvama getirmişlerdir" şeklinde konuştu. Türkiye`nin bugün iktidar tarafından itildiği uçurumun kenarında, üzerinde karanlık senaryoların uygulandığı bir `operasyon ülkesi` durumuna düşürüldüğünü ileri süren MHP lideri Bahçeli, şunları söyledi: "Bu operasyonun mekanizmaları zaman zaman barış ve sözde ateşkes çağrıları yapan, sözüm ona şiddeti eleştiren ve bildirilerde imzaları bulunan sözde sivil toplum temsilcileridir. Girişim, platform, oluşum adı altında bir araya gelerek ihanet dayanışması yapan yıkıcı-bölücü mihraklardır. İhanet fikirlerini ve emellerini sözde bilimsel zemine oturtmak için basamak olarak üniversite ortamlarını kullanan sözde demokrasi aşıklarıdır. Küresel telkinlere ve dayatmalara maruz kaldıklarından habersiz, kurgulanan büyük oyunların maşası ve uzantısı haline gelmiş sözde strateji ve düşünce kuruluşlarıdır. Yaşanan her terör olayından, her bölücü eylemden sonra kamuoyunun kafasını karıştıran eski ve emekli zevatın birbirini tutmayan açıklamalarıdır. Çoğunluğu siyasetin ve paranın emrine girmiş, sipariş anketlerle topluma yön vermeye çalışan kamuoyu araştırma şirketleridir. Mahkeme dosyalarının, gizli askeri belgelerin, soruşturma evraklarının, telefon görüşmelerinin, yazışmaların peşine düşmüş ve servis yapan karanlıkodaklardır. Büyük bir demokratik güç olan medya imkanlarını tamamen başka amaçlara hizmet için sarf eden medya temsilcileri ve bu ahlakı içine sindiren sözde yazarlardır. Ve elbette ki en önemlisi katile sayın diyen kokuşmuş zihniyetin neden olduğu toplumsal ve siyasal kırılma ve çöküntüdür. Bugün özellikle medya kanalları kullanılarak federalizm, ayrı millet, bölgesel yönetim, yerel sembol ve bayrak, farklı dillerde eğitim gibi konular ve sözde teklifler gazete sütunlarında ve televizyon ekranlarında tartışmaya açılmış durumdadır. Ülkemize ve milletimize biçtikleri rollerin ayrıntılarında anlaşamasalar bile, Türkiye`yi temel değerler ekseninde yıkmak konusunda tam anlayış ve gönül birliği içinde görülen odakların, listeler halinde dile getirdikleri taleplerin önünün hükümet tarafından birer birer açılacağı anlaşılmaktadır. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı`nın da hükümet gibi düşündüğü ve tartışmalardan etkilendiği anlaşılmaktadır. Basında yer aldığı şekliyle, Çankaya`da ağırladığı Hakkari heyetini kabulünde `Burada söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum. Hatta sizin de bana söylemek isteyip söyleyemediğiniz şeyleri biliyorum ve size katılıyorum` açıklaması tam bir garabet örneğidir. fdlÇankaya Köşkü`nde söylenemeyecek şeyleri şimdilik düşünmekle yetinmek durumunda kalan bir Cumhurbaşkanı`nın Hakkarili vatandaşlarımızın taleplerini, daha onlar söylemeden anlayacak ferasete ulaşmış olması ilgi çekicidir. Biz, Sayın Cumhurbaşkanı`ndan Hakkarili vatandaşlarımızı görünce aklına gelen, ancak söylemekten imtina ettiği fikirlerini kamuoyuna açıklamasını bekliyor ve istiyoruz." Karşımızdaki bir diğer denklemin ise bölücülüğün siyasallaşmasında ve toplumsal ayrışmanın derinleşmesinde önemli bir aşama olarak görülen `tarihimizin sorgulanması ve ceddimizin yargılanması` sürecinin başlatılması olduğunu ifade eden Bahçeli, bu iddiaların artmasında en büyük nedenin işbaşındaki iktidarın `yüzleşme` adı altında tarihimizi sorgulayan, milli kimliğimizi tartışmaya açan yaklaşımı olduğunu kaydetti. Türk devleti ve milletine yönelik `soykırım`, `işkence`, `katliam`, `sürgün`, `tehcir` gibisuçlama ve iftiraların, bilinen Ermeni iddiaları zemininden başka alanlara da yaygınlaştırma çabasının dikkatlerini çektiğini anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sistematik olan ve giderek artan bu kara propagandanın yoğunlaşan baskısı altında kalacak hükümetin, iç ve dış tavizlere tam anlamıyla açık hale getirilmesi, kafaların arkasındaki asıl amaçtır. Bu konuda, Türk Silahlı Kuvvetleri`nin terörle mücadelesini sorgulayan bir süreç başlatılmıştır. Hatta iddialar Atatürk dönemine kadar uzanmış ve devletimizin kurucusunun yargılanması bile telaffuz edilmiştir. Buradan şunu kesin bir dille belirtmekte yarar vardır; milli tarih, milletimizin muhteşem geçmişinin hatıraları ile doludur ve bize emanettir. Tarih, yaşanmış, yazılmış, hükmünü vermiş ve defterler kapanmıştır. Ortada utanacağımız bir suç ve adına özür dileyeceğimiz bir suçlu yoktur. Bu kapı bir kez aralanırsa, suçlamaların zemini Anadolu`nun bin yıl önceki fethine kadar gitmesi kaçınılmaz olacak, Söğüt`ten, Kayı Boyu`ndan başlanacaktır. Her olay kendi şartları ve dönemi içinde yorumlanmalı, ecdadımızın kutlu hatıralarının sahibi olduğumuz bilinmelidir."



Güncel 25.10.2016 05:49:54 0

İlginizi Çekebilir

1

Alanya'da huzurevinde yaşayan kişi bedenini kadavra olarak bağışladı

2

Antalya'da "Sanal Bahis ve Kumarın Görünmeyen Yüzü" konferansı düzenlendi

3

Burdur'daki Gölhisar Gölü'nde su seviyesinin azalmasına karşı alınabilecek önlemler toplantıda görüşüldü

4

Anamur'da "Etkili İletişim Becerileri" söyleşisi düzenlendi

5

Kaleci İsmail Çipe'nin babasının cenazesi Hatay'da defnedildi

6

İstanbul Atlas Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu Üyeliğine yeni isim

7

Mersin'de ilkokul öğrencileri tarihi mekanların hem maketini hem resmini yaptı

8

DeFacto'dan Layering Koleksiyonu ile kişiselleştirilmiş parfüm deneyimi

9

Adana'da "Okulum Renklensin" projesinin protokolü imzalandı

10

Antalya'da otomobile özel düzenekle gizlenmiş 17 kilogram uyuşturucu ele geçirildi