Bahçeli`den tepki

Bahçeli`den tepki

ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hükümetin ana dilde tam gün yayın yapılmasını öngören yasal düzenleme yapmasını sert sözlerle eleştirerek, "Bu tavır `önce devlet adım atsın` diyen PKK`nın dağ kadrolarına Başbakan tarafından yapılmış siyasi bir jesttir. Sözde `barışı sağlama ve şiddeti durdurma` adına yürütülen kirli kampanyalarla milletimizi etnik çatışma ve bölünmeye götürecek yolun, siyasi basamakları bu şekilde birer birer döşenmektedir" dedi. Partisinin TBMM Grup Toplantısı`nda konuşan Bahçeli, AK Parti`nin kapatılması için başlatılan hukuki süreç sonrası siyasi meşruiyetini tamamen kaybeden, çok ağır bir yönetim zaafı içine düşen ve tehlikeli yollara sapan Başbakan Erdoğan ve hükümetinin gerginlikten beslenen, korku salmayı, baskı ve tehdidi mubah gören bir çatışma stratejisi benimsediğini iddia etti. Senaryolardan, skandallardan, kavgalardan ve ince hesaplardan bunalan Türkiye`nin kilitlendiğini ve çok ağır tahribatı olan bir cendereniniçine hapsedildiğini kaydeden Bahçeli, "Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar döneminin en belirgin özelliklerinin birisi, Türk milletinin ortak değerleri üzerinden siyaset yapılması, Türkiye`nin temel harcı olan bu değerlerin siyaset malzemesi ve istismar aracı olarak kullanılması olmuştur. AK Parti, bugüne kadar ortak milli ve manevi değerlerimizi içerde çatıştırarak, bu nifak siyasetiyle siyasi kazanç sağlamayı amaçlamıştır. Türk milletini birleştiren bu değerler dışarıda da tartışmaya açılmış ve şikayetkonusu yapılmıştır. Türk yargısını başta AB olmak üzere dış mihraklara şikayet ve ihbar eden AK Parti yetkilileri, dış baskı ve müdahaleyi meşru hale getirmek için Türkiye`nin onuru ve haysiyetini ayaklar altına almakta bir beis görmemektedir" diye konuştu. Anayasal düzenin temel taşları ve bu kapsamda laiklik ilkesinin de AK Parti tarafından dışarıya şikayet edildiğini ve AB müfettişlerine Türkiye için yeni laiklik reçeteleri hazırlanması için açık davet yapıldığını ifade eden Bahçeli, Dışişleri Bakanı Ali Babacan`ın "Türkiye`de Müslümanlar baskı altında" sözlerine tepki gösterdi. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dışişleri Bakanı`nın Avrupa Birliği komiserleri önünde hesap verirken, Türkiye`de Müslüman çoğunluğun da dini özgürlük bakımından sorunlar yaşandığını iddia etmesi, manevi değerlerimizin AK Parti tarafından siyaset piyasasına yeniden sürüldüğünü gösteren çok hazin bir gelişme olmuştur. Dışişleri Bakanı`nın bu hezeyanına Başbakan Erdoğan`ın hemen destek vererek sahip çıkması ve bu sorunlar hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı`nı adres göstermesi, AK Parti`nin inançlar üzerinden siyaset yapma alışkanlığınıntedavi kabul etmez bir marazi hastalık halini aldığının ikrarı ve delilidir. Dini duyguları kullanarak manevi değer ticareti yapan `inanç hortumcusu` AK Parti, bu çirkin hüviyetini bir kere daha göstermiş ve din istismarcılığıyla yeniden sahneye çıkmıştır. Bugüne kadar bu konuyu iç siyaset malzemesi ve rant aracı olarak kullanan AK Parti, şimdi bu istismar siyasetini Avrupa`nın gündemine taşımış ve bu konuda yeni bir dış cephe açma arayışına girmiştir. Laiklik ilkesine aykırı fiillerin odağı olmaktanaleyhine kapatma davası açılan AK Parti`nin manevi değerler üzerinden istismar ticaretine bu şekilde yeniden sarılması, kendileri açısından çok vahim bir siyasi basiretsizliktir. Bu aymazlığın bizi ilgilendiren yönü bulunmamaktadır. Söyledikleri sözlerin ne anlama geldiğini ve nereye gideceğini düşünmek AK Parti yöneticilerini ilgilendiren bir meseledir. Ancak, bu sözleri söyleyen Bakan ve bunlara sahip çıkan Başbakan, şimdi Türk milletinin karşısına çıkıp Müslüman çoğunluğun dini özgürlük alanındakisorunlarının neler olduğunu, 6 yıla yaklaşan iktidarları döneminde bu konuların çözümü için ne yaptıklarını dürüst ve namuslu bir şekilde açıklamak durumundadır."Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı`nın bazı konulara da açıklık getirmek zorunluluğuyla karşı karşıya olduğunu söyleyen Bahçeli, "Avrupa Birliği`nin Türkiye`deki dini azınlıklara ilişkin dayatmalarının başında İstanbul Fener Rum Patrikhanesi`nin papaz ihtiyacı için Heybeliada Ruhban Okulu`nun açılması, patriğin `Ekümenik` statüsünün kabul edilmesi ve azınlık cemaatlerine tüzel kişilik tanınması gelmektedir. Dışişleri Bakanı, Türkiye`de sadece gayrimüslim azınlıkların sorunları değil Müslümançoğunluğun da sorunları bulunmaktadır diyerek, Avrupa Birliği`nin bu taleplerinin haklı ve meşru olduğunu kabul etmiştir. Bu gerçekler doğrultusunda, AK Parti hükümetinin yakın bir zamanda Avrupa Birliği`nin bu konulardaki dayatmalarını da Meclis`teki çoğunluğuna güvenerek yerine getirmeyi planladığını söylemek yerinde olacaktır. Sayın Başbakan, bizce malum olan bu konudaki gerçek düşünce ve niyetini Türk milletine açıkça itiraf etmek dürüstlüğünü ve cesaretini göstermekten artık kaçmamalıdır.Örneklerine, ancak Mondros mütarekesi döneminde rastlayabileceğimiz yönetim acziyeti ve devlet adamlığı sefaleti, ne üzücüdür ki yalnızca iktidar zihniyetini değil, beraberinde aziz milletimizi de felakete sürüklemekte, ülkemiz bir kaosa doğru ilerlemektedir. Artık Türkiye`yi taşımaya kabiliyeti olmadığı ortaya çıkan AK Parti zihniyetinin `yola devam` diyerek hızlandırdığı fren tutmayan siyasetinin nerede devrileceği, hangi duvara toslayacağı ve kimleri de altına alacağı belli değildir. Milliyetçi HareketPartisi, bu kaos ve kargaşa ile Türkiye`nin iyi yönetilemeyeceğini daha ilk günden itibaren söylemiş ve fini özgürlük bakımından sorunlar yaşandığözellikle kapatılma davasının açılmasından sonra hükümetin her siyasi faaliyetinde meşruiyetinin sorgulanacağını önemle vurgulamı muştur. Dışişleri Bakanı`nın bu hezeyanına ştır. Temennimiz, bu zihniyetin kendisiyle birlikte sarsıntı yaşayan Türkiye`mize, bunalan milletimize ve zedelenen siyasetimize daha fazla zarar vermeden bu maceranın bir an önce sonaermesidir. Demokrasilerde hiç kimse ve hiçbir siyasi parti vazgeçilmez değildir. Siyaset kendi kulvarında mutlaka çözümü bulacak, seçmen sağduyusu demokrasinin taşlarını yerine oturtacaktır. Ümidimiz bu yöndedir. Bu bulanık ortamda, Türkiye mutlaka demokrasi içinde ve sandıkta bir çözüme ulaşacak, yıllardır süren aldatmaya bir son verecektir. Türkiye sahipsiz değildir. Milliyetçi Hareket her hal ve şartta, milletimizin ağır sorunlarına vakıftır. Çözmeye hazırdır. Bu kararımızı, kararlılığımızı vemilletimize olan inancımızı huzurunuzda bir kez daha vurguluyorum." MHP lideri, Türkiye`nin bugün hükümetin ve temel kurumlarının bildirilerle birbiriyle tartıştığı, vatandaşların can ve mal emniyetinin kaybolduğu, siyaset kurumuna olan güvenin giderek sarsıldığı, insanların özel hayatlarının izlendiğine dair kaygıların arttığı, toplum kesimlerinin yaşanan buhranın yarattığı ortamda birbirine olan güvenini kaybettiği, bölücülüğün bu karanlık içinde kendisine yeni yaşama alanları bulduğu ve sinsice ilerlediği, Avrupa`nın iç işlerimize karışmak için her gün iktidar eliyleyeni fırsatlar yakaladığı, halkın ekonomik bunalımın tahribatını daha derinden hissetmeye başladığı bir süreci yaşadığını savundu. Bahçeli, yılların ihmalinin kapımıza yığdığı sorunların kaçınılmaz neticesi olarak ekonomik krizin bugün önümüzde durduğunu ileri sürdü. "GAP EYLEM PLANI YENİ DEĞİL, 57. HÜKÜMETE AİT" Bahçeli, Başbakan Erdoğan`ın geçtiğimiz günlerde Diyarbakır`da açıkladığı, "GAP Eylem Planı`nın 30 yıl öncesinden ve başka hükümetler tarafından oluşturulduğunu belirterek, "Başbakan`ın ilan ettiği GAP Eylem Planı ise partimizin de içinde bulunduğu 57. Hükümet tarafından 26 ilimizi kapsayacak şekilde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Eylem Planı adı ile 9 Mayıs 2000 tarihinde uygulamaya konulmuştur. Bu kapsamda, daha o tarihlerde ilgili bakanlar, illerin milletvekilleri, bürokratlar ve yerel yöneticilerletoplantı ve istişareler yapılmış, hazırlıklar o dönemde başlatılmıştır. Şayet durum Başbakan`ın iddia ettiği gibi partisinin başlatmış olduğu bir uygulama ise, bugüne kadar toplam projenin yüzde 59`unun tamamlanmış olmasının izahı nasıl yapılacaktır?" şeklinde konuştu. Hükümetin bu bölgeyi 5.5 yıl sonra hatırlamış olmasına rağmen kendi başlattıkları ekonomik yatırımları sürdürmesinden memnuniyet duyacaklarını anlatan Bahçeli, vatandaşımıza ulaşması halinde sağlanacak refahı ve huzuru can-ı gönülden temenni ettiklerini vurguladı. Bahçeli, şöyle devam etti: "Dileğimiz, terörle mücadele kapsamında gündeme gelen bu ekonomik tedbir ve yatırımların yıllardır hizmet, iş ve aş arayan başka bölgelerimize de bir an önce ulaşması, Karadeniz, Akdeniz, Ege, Marmara, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerimizin ve insanlarının de bir an önce hatırlanmasıdır. Beklentimiz adı bile AK Parti`nin siyasi tarihinden çok önce konmuş ve başlatılmış GAP projesinin kalkınmaya ve refaha vesile olmasıdır. Bunlar Milliyetçi Hareket`in her mensubunu memnun edecek gelişmeler olacaktır.Bundan hiç kimse kuşku duymamalıdır. Ancak, Sayın Başbakan`ın bu projeyi, ülkemizi terör belasından kurtaracak bir sihirli formül olarak sunması ve sözde vatandaşı `terörün dil ve kültür tabanından kurtaracağını` söyleyerek Türkiye Radyo ve Televizyonları`nda ana dillerde tam gün yayına geçeceğini açıklaması Milliyetçi Hareket Partisi için asla kabul edilemez bir durumdur. Başbakan Erdoğan, hiçbir yasal düzenlemeye ihtiyaç duymadan TRT bünyesinde 24 saat ana dilde yayın yapılacağını Diyarbakır`da ilanetmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ise bir dayatma ile karşı karşıya bırakılarak Başbakan`ın taahhüdü, emrindeki siyaset kadrosu tarafından derhal yerine getirilmiştir. Meclis komisyonlarında tartışılmadan, Anayasa ve diğer kanunlar karşısındaki durum gözetilmeden, adeta yangından mal kaçırırcasına Türkçe dışındaki bir dil resmileştirilmeye çalışılmıştır. Bu tavır `önce devlet adım atsın` diyen PKK`nın dağ kadrolarına Başbakan tarafından yapılmış siyasi bir jesttir. Üstelik bu sözde tedbirin terörüönleyeceğini düşünmek ise, yıllardan beri ülkeyi yöneten zihniyetin hala PKK ve uzantılarının neyi istediklerini, ne için teröre başvurduklarını anlamamış olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Sözde `barışı sağlama ve şiddeti durdurma` adına yürütülen kirli kampanyalarla milletimizi etnik çatışma ve bölünmeye götürecek yolun, siyasi basamakları bu şekilde birer birer döşenmektedir. Türkçe`den başka dillerde, TRT`den yapılacak tam gün yayın anlayışı, PKK terör örgütünün dağ kadrosunun silahlı baskısına veşehirdeki uzantılarının ise siyasal taleplerine karşı tam bir teslimiyetin ifadesidir. Bölücülüğü bilinen siyasi parti kongrelerinin Barzani marşları ile açıldığı, İmralı canisinin her platformda bir sfenks haline getirilerek kutsandığı, bölgedeki kuraklığın bile Mehmetçiğin harekatına bağlandığı, bölücü taleplerle sözde demokratik çözüm önerilerinin birlikte anıldığı bir ortamda, hükümetin sözde tedbirlerinin kanayan yarayı daha da azdırmasından başka bir sonuç vermesi beklenmemelidir. Verilen tavizlerburada da son bulmayacak, önümüzdeki dönemde ana dilde eğitime ve oradan da ayrı dil konuşanların, ayrı devlet kurmak için ayrılma taleplerine kadar gidecektir. AK Parti`nin ardına kadar açtığı kapıdan çıkacak sonuç, maalesef böylesi bir bölünme ve ayrışmadan başka bir şey değildir. Hükümetin son GAP çıkışı ile ABD ile 5 Kasım Beyaz Saray görüşmesinin perde arkası da aydınlanmaya başlamıştır. Sözde ekonomik yatırım ve yardım ile maskelenmiş bir siyasal açılım projesi, bir türlü bitirilemeyen PKK terörörgütünün Kandil kadroları ile onun siyasal temsilcilerinin önüne konulmuştur. Onların yeterli görmesi ile uygulanması mümkün olacak, şayet bu aşamada yetersiz bulurlarsa terör destekli bölücü talepler artarak hız kazanacaktır. İmralı canisine affa kadar varan bölücü emellerin bu girişimle de tatmin olmayacağı düşünülürse, önümüzdeki dönemde de terör örgütü kanlı eylemlerini sürdürecek, bölücülük giderek suç olmaktan çıkacağı bir siyasallaşma sürecine girecektir. Adalet ve Kalkınma Partisi`ninortaya koyduğu sözde açılımın sonucunda Türkçemiz anadil ve resmi dil olmaktan giderek uzaklaşıp yerel dil sayılmaya başlanacak, çok kimlikli, çok dilli, çok etnikli bir parçalanma alt yapısı, ne zaman patlayacağı, kimin basacağı belli olmayan bir mayın gibi milletimizin kucağına bırakılacaktır. Milliyetçi Hareket, aziz milletimize reva görülen bu zilletin farkındadır ve milliyetçilerin eli bu felaketi hazırlayanların mutlaka yakasında olacaktır".



Güncel 25.10.2016 05:51:50 0

İlginizi Çekebilir

1

Deniz Portföy, Çağla GSYF'yi hayata geçirdi

2

Mersin'de belediye çalışanının bulduğu para ve kimlik sahibine teslim edildi

3

Antalya'da çıkan silahlı kavgada 2 kişi öldü

4

Mersin'de "Gazze'yi Anlamak" konulu konferans düzenlendi

5

Samandağ'da otomobilin motor kısmına sıkışan kedi kurtarıldı

6

Kocaelispor-Antalyaspor maçının ardından

7

Kocaelispor-Antalyaspor maçının ardından

8

Antalya'da "1. Yara Bakım Sempozyumu" gerçekleştirildi

9

Kahramanmaraş'ta "Türk Halk Müziği" konseri düzenlendi

10

Futbol: Trendyol Süper Lig