Önceki yazımda nereden aklıma geldiyse biraz doğduğum memleketten bahsedeyim demiştim. Tabi memleketten bahsederken ailemizden de bahsetmeden yapamazdık. Çocukluğumuzdan (50 yıl önceden) kalan dedemiz, babaannelerimiz, emmilerimiz ile ilgili bir şeyler yazalım istemiştim.
Yazıyı yazıp yayımlanmak üzere gönderdikten sonra memleketten bir telefon geldi. Yeğenlerden birisi?Amca dedem rahmetlik oldu.? dedi. Yukarıda dikkatinizi çekmiştir. Bir yerde babaannelerden bahsetmiştim. Benim aynı anda üç tane babaannem vardı! Cümleyi sevmedim. Aslında dedemin üç hanımı vardı demek istedim.
Ölen kişi, dedemin ikinci babaannemizden olan büyük oğlu Hanifi emmimdi. Yaşı 90?ın üzerindeydi. Allah rahmet eylesin. Tabi cenazeye gidince o hafta yazı yazamadım. Sonraki hafta ise malum Ramazan Bayramı idi. Artık bu hafta yazmaya çalışalım dedik.
İyi de ne yazsak ki? Haftaya bilindiği gibi Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Böyle torunlarımızı bile ilgilendirecek bir konu dururken biz memleket masallarından bahsedersek olmaz. Olur, olur ama o zaman ülkemiz için önemli olayların cereyan ettiği günlerde Penguen(!) belgeseli yayınlayan televizyon kanallarına benzeriz. Düşünün Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi hayati bir durum var ve biz kuştan böcekten bahsediyoruz!
Yukarıda bahsettiğim cenazede bile bizim köylüler ?Ekmek? için oy vermeden tatile gitme diye beni uyardılar. Hiç şaşırmadım. Artık televizyonlar her şeyi millete sunuyorlar. Her ne kadar ?ileri demokrasi? gereğimidir bilmiyorum ?Alo Fatih? gibi haberler çıksa da millet hayatın içinde olanı biteni görüyor.
O kadar ki emekli bir öğretmen köydeki manzarayı tasvir ediyordu. Bak herkes biliyor ki biz deden, babadan DP?liyiz ama cenazemize her partiden insan geliyor. Partileri bırakın, Kafkas veya Balkan göçmeni köylülerimiz, Doğudan, Güneydoğudan, Karadenizden göçmüş gelmiş Toprakkale?ye yerleşmiş insanlarımız hep bir arada idik.
Yani kimse kimseye tabanda bunlar ?Yörük, Türkmen, Çerkez, Balkan göçmeni, Zaza,Kürt?? demiyor. Ya tepeler de aman Allah?ım neler duyuyoruz. ?O var ya o Zaza. Kürt değil! Öteki var ya öteki! Bak ben Sünni?yim sen de Alevi olduğunu söyle. Ne var bunda!? ?Zaten Reyhanlı?da 52 Sünni kardeşim öldürüldü!? ?Benim Başörtülü kardeşime?? ?Türkiye?de 36 etnik gurup var?
Bildiğiniz diğer ayrıştırıcı sözleri tekrar edip sinirlerinizi bozmayalım. Hele karşıdakini hor gören, aşağılayan kibirlerini yansıtan gururlu sözlere hiç girmeyelim. Hadi bir kaçını hatırlatalım. Çankaya?ya?Vazo, tuzluk, saksı gibi birisini mi seçelim? Monşer, Çarkçı, vay senin Prof?luğuna(!), zaten yurt dışında doğmuş??
İyi de biz vatandaşlar olarak Ülkenin Bütünlüğünü ve Milletin Birliğini temsil edecek bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz değil mi? Öyleyse, bu seviye ne böyle? Sadece seviye de değil. Seçim yarışında bir eşitsizlik yok mu? Bir tarafta devlet imkânlarının bir aday tarafından kullanıldığı iddiası diğer tarafta gayet mütevazı adaylar.
Bir tarafta ayrıştırmacı, ötekileştirici, gururlu, kibirli söylem diğer tarafta müdafaada bulunan garibim adaylar. Hele birisi var ki ilmiyle, efendiliğiyle büyük bir uzlaşıyı (13 partiyi) temsil ediyor. Şimdi eminim diyeceksiniz ki hocam Türk Milletinin ayrışmaya değil uzlaşmaya ihtiyacı vardır. Türkiye bu uzlaşıyı sağlayabilir mi? Neden olmasın?
Özetle bir uzlaşı hikâyesi anlatalım. Yıl 1973.Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Meclis dışından o dönemdeki Genel Kurmay Başkanı Cumhurbaşkanı olsun diye Meclise baskı yapılıyor. Öyle ki bir önceki Cumhurbaşkanı da kendisinden sonra bahsedilen Genel Kurmay Başkanının Cumhurbaşkanı olmasını istiyor. Sonuç mu?
Büyük uzlaşı. Merkez sol parti CHP ve Merkez sağ parti AP ortak bir aday çıkarıyorlar. O dönemde CHP Genel Başkanı merhum Bülent Ecevit ile AP Genel Başkanı Süleyman Demirel bir aday üzerinde uzlaşıyorlar. Ve uzlaşının adayı merhum Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçiliyor. Şimdi neden ?ekmek? pardon uzlaşı kazanmasın?