CHP içinde gölge kabine hazırlığı

CHP içinde gölge kabine hazırlığı

ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bir grup aydın tarafından başlatılan `Ermenilerden Özür Dileme` kampanyasına tepki göstererek, "Hocalı katliamı karşısında susan vicdanlar, 100 yıl önceki kanıtlanmayan olaylar dolayısıyla bir vicdan patlaması içine girerek hüküm vermeye kalkıyorlar" dedi. CHP`nin 14. Olağanüstü Tüzük ve Program Kurultayı`nda, kurultay başkanlığına İstanbul Milletvekili Nur Serter seçildi. Tüzük ve program değişikliğini görüşecek komisyon üyelerinin seçilmesinden sonra Genel Başkan Deniz Baykal bir konuşma yaptı. Baykal, kurultay başkanlığını bir kadın arkadaşlarının üstlenmesinden çok mutlu olduğunu belirterek, CHP dışında hiçbir siyasi partinin böyle bir girişimde bulunmadığını ve bir ilki gerçekleştirdiğini söyledi. Kurultayın `tarihi bir toplantı` olduğunu ifade eden Baykal, bu tarihi niteliğin program ve tüzük değişikliği konusunda yapacakları çalışma ile ilgili olduğunu kaydetti. CHP`nin tarihi bakımından dönüm noktası olduğunu belirten Baykal, program değişikliğinin Türk siyaseti ve CHP açısından yeni bir dönemi işaret ettiğini, tüzük açısından da bir anlayış değişikliği, etkin, hızlı, bireysel sorumlulukları artıran, icraat yetkisiyle donatılmış görevlileri belirleyen bir tüzük değişikliği yapılacağını söyledi. Bu kurultayın toplanma zamanının da tarihi bir dönüm noktasına rastladığını ifade eden Baykal, dünya ve Türkiye`de yaşananlar açısından tarihi bir dönüm noktasında bulunulduğunu kaydetti. Dünyanın bir süreden beri içine girdiği kriz döneminde çok ciddi bir durum değerlendirmesi yapma sorumluluğu ile karşı karşıya olduğunu belirten Baykal, bugüne kadar yapılanların, bugünkü krizin sıradan, olağan, konjonktürel bir sıkıntı olarak değerlendirilemeyeceğini gösterdiğini söyledi. Hükümetin ekonomi politikasını eleştiren Baykal, liberal ve neoliberal ekonomi anlayışlarının çöktüğünü söyledi. Baykal, "Öyle bir noktaya gelmiştir ki, piyasa sadece ekonomiye değil, hukuka da, kültüre de, siyasete de egemen olmaya başlamıştır. Her şeyin sınırının yeniden anlaşılması ihtiyacı vardır. Piyasanın kısıtlarını ve zaaflarını da bilmeye ihtiyaç vardır. Piyasayı kamusal sorumluluk duygusuyla yönlendirmeye ihtiyaç vardır. Piyasa devleti artık kabul edilemez hale gelmiştir. Tekrar sosyal bilincin, dayanışmanın önemi ön plana çıkmaya başlamıştır. Önümüzdeki dönemde bu konuda önemli gelişmeler olacaktır. CHP olarak üzerimize düşen katkıyı elbette yapacağız" dedi. Türkiye`nin IMF`den yardım talep etmesine de tepki gösteren Baykal, "Dünyada 200 ülke var. IMF`den ekonomik kriz dolayısıyla yardım talep eden kaç ülke var? Sırbistan, Macaristan, Slovenya var. Yunanistan, Bulgaristan, Romanya talep ediyor mu? Biz ediyoruz. Niye? Çünkü bu hükümetin ekonomi politikası iflas etmiştir de onun için gidiyoruz" diye konuştu. "BAŞBAKAN HASTANIN CİDDİYETİNİ İFADE ETME NOKTASINA GELDİ" Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın ekonomik krizle ilgili çok değişik açıklamalar ve çelişkili değerlendirmeler içinde bocalayıp durduğunu savunan Baykal, Erdoğan`ın önce gerçeği reddetmeye çalıştığını ama şimdi işin ciddiyetini ifade etme aşamasına geldiğini söyledi. Baykal, "`Bizi etkilemez` söyleminden sonra şimdi işin ciddi olduğunu ifade etme aşamasına geldi. `Hasta ağır yatakta yatıyor ben de doktorum. Ona `sen ağırsın` desem hastayı kaybederim. Ona moral vermeye çalışıyorum` diyor. Hastaya moralvermek iyi de, önce ameliyatını, iğnesini yap, röntgenini, MR`nı çek, ne olduğunu anla, tedavisini uygula. Sonra `merak etme diye moral ver`. Hasta `öldük bittik` diyor. Otomotiv sanayi çalışamaz hale gelmiş. Anadolu`daki kaplanların tümü dükkanları kapatmaya başlamış. Önce bir teşhisini koy, sonra da moral ver. Başbakan hastanın ciddiyetini ifade etme noktasına geldi. Öyle görünüyor" şeklinde konuştu. Türkiye`de yolsuzluklarla ilgili ortaya çıkan tablonun, başka ülkelerde zaman zaman rastlanan yolsuzluk manzarasından çok farklı olduğunu, herkesin anlayamadığını öne süren Baykal, "Türkiye`de yolsuzluklarla ilgili bir temel sorun, yolsuzlukların artık kişisel, bireysel ahlaki zaaflardan kaynaklanan bir yöntem olmaktan çıkmaya başlaması ve Türkiye`de yolsuzlukların sistematik, hatta kurumsallaşmış, dernekselleşmiş ve kolektif dayanışmayla gerçekleştirilen bir nitelik kazanmış olmasıdır" dedi. Yolsuzluklar konusunda iktidarın tavrının da çok üzüntü verici olduğunu ve işin asıl oradan kaynaklandığını savunan Baykal, "Her ülkede yolsuzluklar olur, siyaset hesap sorar. Türkiye`de yolsuzluklar siyasetten dolayı oluyor. Siyaset yolsuzluğun hesabını sorma yöntemi iken; Türkiye`de yolsuzluk yapmanın yöntemi haline gelmiştir" ifadelerini kullandı. ATATÜRK KARŞILAŞTIRMASI Dün bir gazetenin doğalgaz alamayan vatandaşın kömür kullanımına yönelmesinden dolayı hava kirliliği olduğuna ilişkin manşet haberine Başbakan Erdoğan`ın sert tepki gösterdiğini ve yalan haber yapan gazetenin kapatılmasına yönelik açıklamalar yaptığını söyleyen Baykal, "Bir an için yalan yazılmış olsa dahi, yalan yazmanın bir gazetenin kapatılması için gerekçe yapılacağını söyleme yetkisi Başbakan`da mı? Başbakan mı karar verecek gazetenin kapatılmasına? Bir de Atatürk`e bakın. Atatürk, basın özgürlüğünden kaynaklanan olumsuzlukların çaresinin basına daha fazla basın özgürlüğü verilmesi olduğunu söylemiştir. Bir de 2008`deki Türkiye Başbakanı`nın basın özgürlüğüne bakın" diye konuştu. Başbakan Erdoğan`ın Telekom`un satışı, Deniz Feneri, Sabah-ATV satışı gibi konularda kendisine cevap vermediğini belirten Baykal, böylece CHP`nin dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik önerisinin öneminin bir kez daha ortaya çıktığını söyledi. Türkiye`de ekonominin tıkandığını, hükümetin uygulamalarının da Türkiye`de çıkmaza girdiğini, yolsuzlukların arttığını savunan Baykal, "Bunlar kömür ve sadaka paketleri dağıtarak durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Hiçbir ahlaki, iktisadi, tarihi haklılık ortaya koyma şansları yoktur. Siyasetleri iflas etmiştir. Şimdi kömür ve sadaka paketleriyle ayakta kalmaya çalışıyorlar" dedi. Baykal, Adalet Bakanlığı`nın girişimiyle Türkiye`de Jandarma Genel Komutanlığı`nın dinleme hakkının elinden alınmasını da eleştirdi. "TÜRKİYE`DE İLHAK-I HAK YOKTUR" Baykal, Başbakan Erdoğan`ın etnik kimlik tartışmaları çerçevesinde `beğenmeyenler çekip gitsinler` dediğini belirterek, "Önüne gelene `çek git, ananı da al git` diyor. Azarlayarak istediğini susturmaya çalışıyor. Türkiye`den çek git demeye Türkiye`de bir başbakanın da, cumhurbaşkanının da, devletin herhangi bir kurumunun da hakkı yoktur. Türkiye`de sürgün diye bir olay yok. Elbette tartışacağız; yanlış yapanlar olacak, yanlışın müeyyidesi var. Senin tapulu malın mı burası? Sen daha ananın karnında yokkenburası vardı, o insanlar burada yaşıyorlardı. Başbakan`ın haddini bilmesi, kendini kontrol altına alması lazım. Başbakan`ın işine gelmeyen insanı ortadan kaldırmaya hakkı, yetkisi yoktur. Hep beraber yaşayacağız. Aynı şeyi düşünmek zorunda değiliz. Yanlış yapan olursa hesabını hukuk sorar. Ama bunun dışında kimsenin kendi başına çıkıp hüküm vermeye hakkı yoktur. Sen padişah mısın? Padişahın bile böyle bir yetkisi yoktur. Türkiye`de ilhak-ı hak diye bir olay yoktur. Herkes kendi hakkını kendi alacak, pompalı tüfekle istediğini vuracak. Bu anlayışın Başbakan düzeyinde dile getirilmesi çok tehlikeli, yanlıştır. Başbakan`ın kendini bu yanlıştan kurtarmaya ihtiyacı vardır" şeklinde konuştu. Türkiye`de birilerinin yapay azınlıklar yaratmaya çalıştığını ifade eden Baykal, "Türkiye bu tuzakları mutlaka etkisiz kılmalıdır. Türkiye`nin içinde bu tuzaklara yardımcı olmak isteyen çevreler çıkabilir. O çevrelere karşı Türkiye`nin gereksiz gerginliklere, çatışmalara sürüklenmesine neden olacak yaklaşımlardan uzak durmak görevimizdir. Türkiye`yi kimseye böldürtmeyeceğiz, parçalatmayacağız. Etnik kökümüz, kökenimiz, inancımız, mezhebimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milletinin bir parçasıyız. Bunu kimsenin bozmasına fırsat vermeyeceğiz" dedi. Baykal, Anayasa`nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinin değiştirilmesi için içten ve dıştan hesaplar yapıldığını söyledi. ERMENİLERDEN ÖZÜR DİLENMESİ KAMPANYASI Türkiye`deki insanları kendi tarihine ve kendi milletine karşı bir suçluluk duygusu içine çekilmesini sağlamaya yönelik çabaların hiçbir geçerliliği olmadığını, tarih ve milli kimliğe yönelik olarak bir suçluluk kompleksi içine sokmayı kimsenin başaramayacağını belirten Baykal, CHP`nin önerisiyle Türkiye`nin tarihçiler tarafından konunun incelenmesine yönelik teklifinin kabul edilmediğini hatırlattı. Türkiye`nin gerçekleri ortaya çıkarmaya talip olan bir ülke olduğunu söyleyen Baykal, "Böyle bir ortamda bazı ülkeler, `hayır tarih incelemesine gerek yok, biz hükmü verdik` diye karar alırken; bu kararlar karşısında biz `tarihi karara bağlamak siyasetçinin işi değildir. Tarihi tarihçiler incelesin, arşivlerimizi açıyoruz, siz de açın` derken, bizim içimizden birilerinin `hayır incelemeye gerek yok, biz tıpkı Türkiye hakkında hüküm veren yabancı ülke parlamentoları gibi hükme bağlıyoruz` diyerek, acaba gerçeğe saygılarını mı ortaya koyuyorlar? Gerçeğin ortaya çıkmasını mı sağlıyorlar? Yoksa Türkiye`ye yönelik bir karalama, suçlama kampanyasının içinde bilerek bilmeyerek bir yer tutma konumuna mı sürükleniyorlar? Bunu irdelemek durumundadırlar" diye konuştu. Bu noktada Türkiye`nin kendisini suçlu hissetmesini sağlamaya yönelik bir büyük uluslararası çabanın sistematik biçimde yürütüldüğünü vurgulayan Baykal, "Belli hedeflere ulaşmak için bu kampanyayı birileri bilinçli olarak götürüyor olabilir. Ama Türkiye`nin bunlara hiçbir şekilde itibar etmeyeceğini Türkiye için herhangi bir önem, değer taşıyamadığını ifade etmek istiyorum. 100 yıl önceki olaylarla ilgili Türkiye`de suçluluk duygusu yaratılmak isteniyor. Daha dün Azerbaycan`da yaşanan katliam, 2 milyon Azeri`nin mülteci olması, Azerbaycan`ın yüzde 20`sinin işgal altında olması karşısında susan vicdanlar; Hocalı katliamı karşısında susan vicdanlar, 100 yıl önceki kanıtlanmayan olaylar dolayısıyla bir vicdan patlaması içene girerek hüküm vermeye kalkıyorlar" ifadelerini kullandı. Etnik kimlik, mezhep ve din kimliğinin CHP siyasetinde hiçbir şekilde yer tutmayacağını belirten Baykal, "Karşımızdaki insana kimliği, kökeni açısından bakmayız. Türkiye`nin ulusal birliğinin güvencesi de budur. Bu konuda en hassas parti CHP`dir. Bundan sonra da böyle olacak. Daha önce `devlet etnik kör olmalıdır` demiştik. Bu bizim temel anlayışımızdır. Bundan ödün vermemiz söz konusu değildir" dedi. Baykal, konuşmasında isim vermeden İzmir Milletvekili Canan Arıtman`a da yanıt verdi. Etnik kimliğin CHP`nin siyasetinde hiçbir şekilde yer tutmayacağını vurgulayan Baykal, "Bir süre önce `Dindar birisi cumhurbaşkanı seçilmelidir` deme anlayışı karşısında sessiz kalanların ya da gereken tepkiyi o zaman göstermeyenlerin, bugün böyle bir tepki içine girmiş olduklarını görmekte da yarar gördüğümü ifade etmek istiyorum. Keşke o büyük tepki kendini `Dindar bir cumhurbaşkanı seçiyoruz` diyenler karşısında da gösterilmiş olsaydı" şeklinde konuştu. TÜZÜK VE PROGRAM DEĞİŞİKLİĞİ Baykal, CHP`nin daha önceki programlarında ortaya attığı düşüncelerle Türkiye`nin gidişatına yön verdiğini belirterek, CHP`nin programında yer alan bazı maddelerin günün koşullarına göre, CHP iktidarda olmasa bile hayata geçtiğini söyledi. Baykal, bunları `İdamın kaldırılması, DGM`lerin kaldıruluılması, Milli Güvenlik Kurulu`nun sivilleştirilmesi, seçme ve seçilme yaşının 25 ve 18`e düşürülmesi, Merkez Bankası`nın özerkliği, 8 yıllık temel eğitim, boşanma sonrası mal rejimi, BDDK`nın kurulması, işsizlik sigortası uygulaması, fonların kaldırılması, risk sermayesi kavramı, mülkiyet ve patent hakkı` olarak sıraladı. Baykal, yeni parti programının kentleşen bir Türkiye gerçeğini temel alan bir anlayışla hazırlandığını söyledi. Baykal, programda sosyal güvenlik sisteminin ciddi takviye edildiğini, insanların maruz kaldığı haksızlıkların düzeltileceğini, emekliye refahtan pay verileceğini, gençlere yurt ve burs konusunda ciddi atılımlar gerçekleştirileceğini, KDV ve ÖTV`ye yönelik çözümlerin getirileceğini,tarıma içtenlikle sahip çıkılacağını, mesleki eğitimin destekleneceğini, YÖK`ün kaldırılacağını, ilköğretimin 8 yıldan 10 yıla çıkacağını, milletvekili aday adaylarının halk tarafından seçileceğini kaydetti. KAPATILAN BELEDİYELERE ÇAĞRI Baykal, Danıştay`ın aldığı karar doğrultusunda kapatılan belediyelerin tümünün 31 Aralık 2008 tarihine kadar mahkemeye başvurmalarını da istedi. Baykal, Danıştay`ın bu kararının sadece karar öncesinde kapatılan ve dava açan belediyeler değil, karar sonrasında da dava açan belediyeleri kapsadığını söyledi. Baykal, Adli Tıp Kurumu`nu yeniden yapılandıracaklarını, Madımak Oteli`nin Hoşgörü Müzesi olacağını, Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığı`nda yer alacağını söyledi. Tüzük değişikliği kapsamında ise MYK`nın yeniden yapılandırıldığını ifade eden Baykal, tüm MYK üyelerinin farklı konularda yetkilendirileceğini ve böylece kendilerini daha çok gösterme şansına sahip olacaklarını, verilen işlerin daha iyi takip edileceğini söyledi. Baykal, "Partideki belli görev alanlarının belli kişilere tebliğ edilmesi ve onların doğrudan kendi sorumluluklarıyla görevlerini hem yapma imkanıyla donatılması hem de yapıp yapmadığının süreç içinde ortaya çıkması, kişisel sorumluluk üstlenme ve bunu başarma şansını da beraberinde getirecek. Artık o eski denge politikasının zamanı geçti. Yani CHP`nin iç bakanlar kurulu gibi bir manzara olacak. Gölge kabine gibi bir nitelik kazanacak. Bunu sağlamaya yönelik bir tüzük değişikliğidir" dedi. Baykal, kendilerini komplekslerden sıyırdıklarını belirterek, "Çünkü hepimiz CHP daha hızlı çalışsın istiyoruz. Bunun için böyle bir hazırlığa geçtik. İnanıyorum ki bu CHP içindeki değerli yetenekli arkadaşların kendisini göstermesine imkan verecektir" diye konuştu.



Güncel 25.10.2016 05:49:45 0

İlginizi Çekebilir

1

Hatay'da fırtına etkili oluyor

2

Hatay'da eşini baltayla öldürerek evin banyosuna gömen zanlı tutuklandı

3

LÖSEV gönüllüleri "Dünya Gönüllüler Günü"nde bir araya geldi

4

Mobilya sektörü MOSDER Business'ta buluştu

5

Adana'da Ukraynalı çocuklar için merkez açıldı

6

Salon Hokeyi Erkekler Süper Lig maçları Alanya'da yapıldı

7

Uluslararası Enerji Derneğince Antalya'da düzenlenen IAEE MECA Konferansı sona erdi

8

Antalya'da 14. Geleneksel TÜSED Sigorta Eksperleri 2026 Eylem Planı Çalıştayı düzenlendi

9

Isparta'da dağlık alanda çobanın ölü bulunmasıyla ilgili 4 zanlı gözaltına alındı

10

"Gelidonya'nın son fenercisi" ışıkları artık anılarını tazelemek için yakıyor