İSTANBUL - İSEDAK Ekonomi Zirvesi`nde konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Ülkemizin takip etmekte olduğu Avrupa Birliği üyeliği süreci ile İSEDAK kapsamındaki çalışmaları, dış politikamızın birbirini dışlayan değil, destekleyen unsurlarıdır" dedi. Uluslararası toplumun da desteği olmadan Orta Doğu`da kapsamlı, adil ve kalıcı çözüme ulaşılmasının imkansız olduğunu da belirten Gül, "Ne var ki, bölgede uzun süredir özlenen barış ve huzur ortamının oluşturulabilmesi için bölge ülkeleri olarak bizlerede önemli ve öncelikli sorumluluklar düşmektedir" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Four Seasons Otel`de gerçekleştirilen İSEDAK Ekonomi Zirvesi`nde konuştu. İSEDAK`ın amacının, üye ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari işbirliğini geliştirmek, dayanışmayı arttırmak ve bunun için gerekli altyapıyı oluşturmak olduğunu ifade eden Gül, bu amaç doğrultusunda İSEDAK`ın, kuruluşundan bugüne üye ülkelerin potansiyellerini hayata geçirecek birçok projeye öncülük ettiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, tercihli ticaret sisteminin kurulması, ticaretin finansmanı, özelsektör kuruluşları arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve kapasite artırımına yönelik faaliyetlerin bu projelerden bazıları olduğunu belirterek, "İşbirliğimizi önümüzdeki dönemde daha ileriye taşıyabilmek için, İSEDAK`ın kurumsal yapısının güçlendirilmesi, finansman imkanlarının araştırılması, yenilenen vizyonuyla uygulanabilir projeler geliştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca üye ülkelerin, daha güçlü bir siyasi irade ortaya koymaları ve gereken takip ve kararlılığı göstermeleri de önemlidir" dedi. Ekonomik krize dikkat çeken Gül, "Bildiğiniz gibi, gelişmiş ülke finans piyasalarında geçen yıl yaşanan aksaklıklar, 1930 ekonomik buhranından beri yaşanan en büyük küresel ekonomik krizi tetiklemiştir. Krizin etkisi İSEDAK üyesi ülkelerde de derinden hissedilmektedir.Küresel ekonominin etkin yönetiminin sağlanabilmesi için gelişmekte olan ülkelerin de büyüyen ekonomileriyle orantılı bir söz hakkına sahip olması gerekmektedir. Krizden en çok zarar gören en az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına da çözüm üreten yaklaşımlara ihtiyaç bulunmaktadır. G-20 platformunda bu yaklaşımları yansıtan istişarelere yer verilmesi sevindirici bir gelişmedir. Bu bağlamda, G-20 platformunda yer alan İKÖ üyesi ülkelerin önemli bir misyon ifa edeceklerine inanıyor ve buplatformda daha çok sayıda İKÖ üyesinin yer almasını temenni ediyoruz. Ülkelerimiz, şehirleşme, göç, sanayileşme gibi küresel değişimler, özellikle iklim değişikliğinin küresel ve bölgesel ölçekte yaşanan olumsuz etkileri ile sosyo-ekonomik ve çevresel boyutları olan ciddi sorunlarla da karşı karşıyadırlar. Bu sorunlara karşı mümkün olan yerde işbirliği halinde mücadele etmemiz başarı oranını yükseltecektir" diye konuştu. "TÜRKİYE`NİN İKÖ ÜLKELERİYLE OLAN TİCARETİ SON 8 YILDA 5 KAT ARTTI"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, su kaynakları üzerinde ciddi baskılar mevcut bulunduğunu söyledi. Bu bağlamda Türkiye`nin, su kaynaklarının etkin kullanılmasını ve tasarrufun sağlanmasını hedefleyen politikaları hızla hayata geçirdiğini ifade eden Gül, "Su kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetimi konularındaki tecrübelerimizi İSEDAK üyesi ülkelerle paylaşmaya hazırız. Ekonomilerin temel girdisini oluşturan "enerji"nin kesintisiz ve sürekli temini, ülkelerimizin ekonomik kalkınması ve toplumlarımızın refahıbakımından büyük önem taşımaktadır. Türkiye, çok boyutlu enerji stratejisi çerçevesinde, enerji sepetini çeşitlendirmek suretiyle, enerji arz güvenliğini sağlamayı, küresel enerji güvenliğine katkıda bulunmayı, transit rolünü güçlendirmeyi ve uzun vadede bir enerji merkezine dönüşmeyi hedeflemektedir. Bu konuda önemli mesafe kat ettik. Ulusal ekonomilerin artan karşılıklı bağımlılığı çerçevesinde, İSEDAK üyesi ülkelerin enerji arz ve güzergah çeşitlendirmesi konusunda işbirliğinde bulunmaları önem arzetmektedir. Ayrıca üretici, tüketici ve transit ülkeler arasındaki diyalog da üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husustur" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Gül, ekonomilerin en önemli unsurunun insan olduğunu akılda tutarak girişimciliği ve yenilikçiliği teşvik eden politikalar izlemeye özen gösterilmesi gerektiğini söyledi. Bu bağlamda insanların iyi eğitim almaları ve dünyada gelişen veya yeni oluşan sektörlere rahatlıkla uyum sağlayabilecek bilgilere sahip olmaları için gereken imkanların oluşturulması gerektiğinin altını çizen Gül, "Türkiye`nin İKÖ ülkeleriyle olan ticareti son sekiz yılda beş kat artmıştır. Bu artışın sürmesi konusundakikararlılığımızı burada yinelemek isterim. Yürürlüğe girmesi için on ülke tarafından onaylanması gereken PRETAS olarak isimlendirdiğimiz Tercihli Tarifeler Protokolünü Bangladeş ve Katar`ın yürürlüğe koyacakları müjdesi bizleri ziyadesiyle sevindirmiştir. İKÖ Tercihli Ticaret Sisteminin bir an önce işlerlik kazanması bizleri İKÖ içi ticaretin geliştirilmesinde çok daha ileri noktalara taşıyacaktır. İKÖ ülkelerinin üyesi bulundukları EİT ve D-8 gibi bölgesel ekonomik kuruluşlarla İSEDAK`ın faaliyetlerindeeşgüdüm sağlanmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz" açıklamasında bulundu. Gül, geçtiğimiz yıl yaşanan gıda krizinin, tarım alanındaki işbirliğinin geliştirilmesinin önemini ortaya koyduğunu söyledi. Tarımın, ülkelerin birçoğu için, özellikle fakirliğin azaltılmasında hayati bir öneme sahip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:"İKÖ üyesi ülkelerde çok sayıda insanın açlıkla karşı karşıya olduğunu göz önünde bulundurarak, tarımsal işbirliği ve gıda güvenliği alanında, başta acil önlemler olmak üzere, orta ve uzun vadeli programlar geliştirmeli ve uygulamalıyız. Diğer taraftan, zengin bir tarihe, köklü medeniyetlere, doğal güzelliklere ve kültürel birikime sahip ülkelerimizin turizm alanındaki işbirliğini kuvvetlendirmeleri özellikle istihdamın arttırılmasında ciddi katkılar sağlayabilir. İSEDAK`ın gerçekleştirdiği faaliyetlerinbaşarılı olmasını sağlayan temel etken, üye ülkelerin, İKÖ Genel Sekreterliğinin ve İKÖ Kuruluşlarının sağladıkları katkıların süreklilik arz etmesidir. İKÖ`nün ve İSEDAK`ın çalışmalarının meyvalarını tam anlamıyla toplayabilmek için uluslararası meselelerin çözülmesinin taşıdığı önem aşikardır. Bu anlayışla oluşturulacak dayanışma ortamında İKÖ üyesi ülkelerin yanı sıra, üye olmayan ülkelerdeki Müslüman topluluklarının da dahil edilmeleri önem taşımaktadır. Bu çerçevede Balkan ülkelerindeki Müslümantoplulukları her zaman göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Türkiye, Balkan ülkeleriyle ilişkilerine özel bir önem atfetmektedir. Bu kapsamda, bilhassa Bosna-Hersek`teki gelişmeler tarafımızdan yakından izlenmektedir. Türkiye küresel gelişmeleri ve jeopolitik gereklilikleri bir arada değerlendirmenin somut bir göstergesi olarak, hem Batı dünyası ile hem İslam ülkeleri ile yoğun ticari ve ekonomik ilişkiler içerisindedir. Ülkemizin takip etmekte olduğu Avrupa Birliği üyeliği süreci ile İSEDAK kapsamındakiçalışmaları, dış politikamızın birbirini dışlayan değil, destekleyen unsurlarıdır. İSEDAK üyelerini doğrudan veya dolaylı etkileyen sorunların çözümüne, Türkiye, stratejik konumu, tarihi birikimi, coğrafi ve kültürel bağları ve barışı koruma faaliyetlerindeki deneyimlerinin bahşettiği imkanlardan yararlanmak suretiyle, yapıcı katkılarda bulunma gayreti içindedir" dedi. "SURİYE İLE İLİŞKİLERİMİZ MÜKEMMEL DÜZEYDE GELİŞMEKTE"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye`nin bu anlayışının başta Filistin meselesi, Arap-İsrail ihtilafı, Irak ve Lübnan`daki durum olmak üzere, Orta Doğu kapsamında olduğu kadar, Afganistan, Sudan, Somali ve diğer kardeş ülkeleri derinden etkileyen tüm sorunlar için de geçerli olduğunu söyledi. Türkiye`nin, bölgesel sorunların başta bölge ülkelerince sahiplenilmesi ve yçözümlerin de bölge ülkelerince üretilmesi gerektiğine inandığını belirten Gül, "Bu çerçevede bölgesel girişimlere ortak olmakta, bölgeselörgütlerle kurumsal çerçevede ilişkilerini geliştirmektedir. Bu meyanda Arap Ligi`yle Türk-Arap Forumu`nu oluşturmuş, Körfez İşbirliği Konseyi`yle Stratejik Diyalog mekanizması geliştirmiştir. Tüm bunlar, bölgeye ve bölge ülkeleriyle ilişkilerimize verdiğimiz önemin işaretidir. Aynı şekilde, komşularımızla karşılıklı çıkarlara saygı, iyi komşuluk, dostluk, işbirliği ve dayanışmaya dayalı örnek ilişkiler tesis etmek öncelikli hedefimizdir. Suriye ile mükemmel düzeyde gelişmekte olan ilişkilerimiz bunun enbariz örneklerinden birini oluşturmaktadır. Irak`ta, Ocak 2010`da yapılması planlanan parlamento seçimleri, ülkedeki istikrar ve demokratikleşme çalışmaları açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye, Irak halkının bu kritik dönemi sorunsuz şekilde atlatabilmesini teminen, Irak`ta istikrar, güvenlik ve milli uzlaşıyı hâkim kılma çabalarına destek vermeyi sürdürmekte, Iraklı tüm siyasi grupları, sorunlarını siyasi diyalog ve milli mutabakat ruhu içerisinde çözmeleri için teşvik etmektedir" diye konuştu. Gül, Bağdat`ta geçtiğimiz günlerde meydana gelen terör saldırılarının, güvenlik alanında elde edilen kazanımların siyasi adımlarla desteklenmediği müddetçe Irak`taki güvenlik durumunun kırılganlığını muhafaza edeceğini bir kez daha açıkça gösterdiğini belirtirken, Türkiye ve Irak arasındaki işbirliğinin her alanda geliştirilmesinin bölge istikrarı ve refahı için kilit öneme sahip olduğunu vurguladı. Orta Doğu bölgesinin iç içe geçmiş sorunlarının çözümünün, ancak bu sorunların bölgesel ve uluslararası nedenlerini anlayan vizyoner bakış açısıyla gerçekleştirilebileceğini belirten Gül,. yıllar boyunca kronikleşmeye yüz tutmuş bu sorunların tam anlamıyla nihayete erdirilmesinin de zaman gerektireceğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Gül şöyle konuştu: "Uluslararası toplumun da desteği olmadan Orta Doğu`da kapsamlı, adil ve kalıcı çözüme ulaşılması imkansızdır. Ne var ki, bölgede uzun süredir özlenen barış ve huzur ortamının oluşturulabilmesi için bölge ülkeleri olarak bizlere de önemli ve öncelikli sorumluluklar düşmektedir. Filistin sorunu İsrail devletiyle yan yana, güvenli ve tanınmış sınırlar içinde yaşayan ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması temelinde çözüme ulaştırılmadan bölgede barış ve istikrarın sağlanması imkansızdır. İki devletli çözümün sorgulanması ve bazı koşullara bağlanması bölgede barışa ulaşılmasını güçleştirecektir. Bu bağlamda değinilmesi gereken bir diğer konu da Filistinliler arasındaki bölünmüşlük ve bu durumun Filistin davasına verdiği zarardır. Ulusal uzlaşı çabalarının biran önce sonuç vermesi için bu yönde elimizden gelen her katkıyı yapmalıyız. Tüm çabaların barış müzakerelerinin yeniden başlatılması üzerinde yoğunlaştığı bugünlerde Kudüs`teki kutsal mekanlarda yaşanan gerginlikler ayrı bir endişe kaynağıdır. Bu bağlamda, geçmişte yaşanan acı olaylardan ders çıkarılarak, tek taraflı, kışkırtıc ı uygulamalardan kaçınılması, barış çabalarının sekteye uğratılmamasına özen gösterilmesi elzemdir. Gazze`de geçtiğimiz yıl yaşanan insanlık dramı hepimizi derinden yaraladı. Tektaraflı ateşkeslerin ilanından bu yana on ay, Şarm el-Şeyh`te Gazze`nin yeniden imarı için yaptığımız taahhütlerin üzerinden sekiz ay geçmesine rağmen bölgedeki durumda iyileşme kaydedilememiştir. Acilen gerekli tedbirler alınmaz ve Gazze`ye yardım ve yeniden imar malzemelerinin girişi sağlanamazsa kış aylarına girdiğimiz bu günlerde Gazze`deki kardeşlerimizin hayatları daha da zorlaşacaktır. Türkiye, Gazze`deki insanlık dramının hafifletilmesi için yaptığı insani yardımları sürdürecek, bunun da ötesindeFilistin Devleti`nin kurumsal yapılanmasına ve Filistin`in ekonomik kalkınmasına yönelik desteğini barış için sanayi projeleriyle de hayata geçirme çabalarına devam edecektir.""TÜRKİYE, KARDEŞ AFGANİSTAN`IN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEKTİR"Konuşmasında, Türkiye`nin, Afganistan`da ISAF`ın komutasını iki defa üstlendiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Gül, Türk askerlerinin bu ülkenin güvenliğine her gün katkıda bulunduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, "Afganistan`da salt askeri yöntemlerle başarı elde edilemeyeceğini uzun zamandır vurgulamaktayız. Bu yaklaşım, artık belli başlı aktörler tarafından da kabul edilmektedir. Siyasi, diplomatik, ekonomik ve kültürel araçlar da etkin bir biçimde kullanılmalı, güvenlik, kalkınma ve kamu idaresialanlarının hepsinde ilerleme sağlanmalıdır. Ancak bu suretle Afganistan`da yürütülmekte olan çabalar kalıcı kılınabilecektir. Tarihinin en kapsamlı sürdürülebilir kalkınma yardımı programını Afganistan`a yönlendiren Türkiye, önceliklerini izah ettiğim bu yaklaşım temelinde belirlemektedir. Türkiye seçimleri takip eden yeni dönemde, Afganistan`ın karşı karşıya bulunduğu güçlükleri, beraberlik ve dayanışma içinde aşacağı inancındadır. Türkiye, her zaman olduğu gibi kardeş Afganistan`ın yanında olmayadevam edecektir" dedi. Türkiye-İran ilişkilerine de değinen Gül, "Türkiye ve İran arasındaki ilişkiler, içişlerine karışmama, iyi komşuluk ve güvenlik alanında işbirliği şeklindeki ana ilkelere dayanmaktadır Bu çerçevede, İran ile ekonomik ve ticari konular dahil ilişkilerimizi geliştirme arzusundayız. İran`ın nükleer programı hususundaki anlaşmazlığın çözüme kavuşturulması amacıyla, İran`la P5+1 ülkelerinin 1 Ekim 2009 tarihinde gerçekleştirdikleri doğrudan görüşmeyle başlayan diyalog sürecini olumlu bir gelişme olarakdeğerlendiriyoruz. Devam etmesini beklediğimiz bu görüşmelerin somut ve olumlu sonuçlara vesile olmasını diliyoruz. Türkiye, bu soruna diplomatik bir çözüm bulunmasına yönelik süreci kuvvetle desteklemeye ve kolaylaştırıcı bir rol oynamaya devam edecektir" diye konuştu. Son olarak Kıbrıs meselesine değinen Gül, sözlerini şöyle tamamladı:"Türk tarafı 2004 yılında BM çözüm planına destek vererek adil bir çözüme taraf olacağını tüm dünyaya açıkça göstermişti. Ne yazık ki karşı tarafın bu planı kabul etmemesi nedeniyle o dönemde bir çözüm sağlanamadı. Türkiye, yeniden başlayan çözüm sürecine bu defa da kuvvetli biçimde destek vermektedir. İKÖ üyesi ülkelerin Kıbrıs`lc ı Türk kardeşleri üzerindeki haksız baskıların ve ambargoların ortadan kaldırılması için mümkün olan her türlü desteği vermeleri ricamızı burada bir kere daha ifade etmekistiyorum. Türkiye şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da, İSEDAK çerçevesinde yürütülen tüm işbirliği çabalarına gerekli desteği sağlamaya ve ortak sorunlarımızı diğer küresel platformlara taşımaya devam edecektir."