Yazıya ?Hür Basın susturulamaz? diye başlasak eminiz ki gülersiniz. İyi ama 2008 yılında bir yazımızın başlığı ?Özgür Basın susturuluyor mu?? idi. Sorunun cevabını yaşayıp gördük! Şimdi artık medya bile birkaç parçaya bölünmüş. 7 Haziran seçimlerine kadar ?Yandaş, Baskı Altında ve Özgür? olarak sınıflandırılan gazeteler vardı. Son genel seçimlerden sonra ise ?Yandaş, Ana Akım ve Özgür? gazeteler tasnifini görüyoruz.
Şimdi zannedeceksiniz ki, bir iki mahalli gazetede, üç beş internet haber sitesinde yazılarımız çıkıyor diye havalara giriyoruz. Hayır, hiç alâkası yok. Aksine internette paylaşıldığı sürece Ulusal Yaygın Basın ile Yerel Basın arasında okuyucuya ulaşma açısından bir fark görmüyoruz. Bu demektir ki Mahalli Basın da Ulusal Basında olduğu gibi üçe ayrılabilir. Yanlış oldu. Mahalli Basını zaptı rapt altına almak daha kolaydır! Dolayısıyla yerel de özgür kalmak zordur!
Her ne kadar yukarıdaki satırları yazsak da biz yazdığımıza inanmıyoruz. Yerelde de özgür basın her zaman olmuştur. Tabi bütün bu ?Yandaş, Baskı Altında ve Özgür? gazete edebiyatını sözü ?Başak Gazetesine? getirmek için yazdık. Yazılarımızdan dolayı gazetemize baskı oldu mu olmadı mı bizim hiç bilgimiz yok! Olduysa da ceremeyi sağ olsun gazetenin kurucu sahibi ?Bahri Çolpan? bey çekmiştir.
Ama Allah için ta 2007 yılında, bir yazımızda referans göstererek ?F tipi? yapılanmadan ve ?Parti Devletine doğru gidişattan? bahsetmişiz, bir başkasında ?Ergene-Konya? demişiz. Öyle ya Türk Ordusuna yani Milli Ordumuza kumpas kurulurken kendi çapımızda ?Ulusalcılar Tutuklanırken? diye yazılar yazmışız. Bir başka yazımızda ?Çağdaş, Ulusalcı ve Atatürkçülere Çağrı? yapmışız.
Sadece bu konular mı? 2009 yılında ?Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklar? başlıklı bir yazımızda sanki ileriyi görmüşüz! Birçok uyarı yazıları yazmışız. Mesela ?Ülkücü hareketi kim bitirecek?? diye bir yazı yazmıştık. Düşünün şimdi, siz Osmaniye?de bir gazete sahibi olsanız o başlıkta ve içeriği eleştiri dolu yazıyı yayımlayamazdınız.
Hele sanki üstümüze vazife imiş gibi yazdığımız diğer yazıları yayımlamak ta kolay bir şey değildi, gibime geliyor! Mesela geçen son 13 senedir ülkeyi idare eden Siyasi İradenin yanlış bulduğumuz icraatlarını hep eleştirdik. Hem genel hem yerel konularda yaptığımız bu eleştiriler Başak Gazetesinin zengin arşivinde mevcuttur. Arşivdeki ilginç yazılardan bazılarının değişmez konusu Osmaniye?dir. Özellikle her Osmaniye ziyaretinden sonra Osmaniye?ye Osmanköy (!) yakıştırmasını yapmışızdır. Yereli eleştirdiğimiz yazılarımızla ilgili olarak gazete yönetiminden hiçbir zaman bir serzeniş duymadık.
Ailede politikacılar olmasına rağmen siyasi yazılarımızda da hiç sınırlama yapmadık. Kendimizce eleştiri ise eleştiri, öneri ise öneri, ikaz ise ikaz etme görevimizi yapmaya çalışırken önemli olan bizim bu fırsatı bulabilmemizdir. ?Görev? ve ?fırsat? demişken kendimizle ilgili de bir açıklama yapmamız herhalde uygun olur.
Kimse bize bir yazma görevi vermedi. Bu işi maddi kazanç içinde yapmıyoruz. Yani zannetmeyiniz ki bize Başak gazetesinde bir köşe verildiği veya menfaat için gazetemizi övüyoruz. Bizim menfaatimiz torunlarımıza daha güzel ve Büyük Türkiye bırakmak için karıncanın yangına su taşıması misali katkıda bulunmaya çalışmanın mutluluğudur. Bize göre doğru olan da budur. Yani Milletimize ve Devletimize karşı hizmetimizi bir başka deyişle milli zekât vazifemizi en iyi şekilde yerine getirmeliyiz. Unutmayalım Devlete ve Millete hizmet sadece 08.00-17.00 mesaisiyle olmaz!
Yine coştuk Devlet Milet demeye başladık. Yazımızı ?Dilde, İşde, Fikirde Birlik? idealinin sahibi Gaspıralı İsmail Beyin bir sözüyle bitirelim. ?Bu millete hizmet etmek istiyorsanız elinizden gelen işle başlayın.?
Bu millete hizmet yolunda 28 yıldır Özgür Basını Osmaniye yerelinde temsilen ayakta duran gazetelerden birisi olan Başak Gazetemize daha nice 28 yıllar diliyoruz. Durmak yok. Araştırmaya, sorgulamaya, doğru, dürüst ve tarafsız haber vermeye devam.