KAHRAMANMARAŞ - Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Karabulut, son 32 yılda Türkiye`de yağışlı gün sayısında belirgin bir azalma olmasına rağmen, şiddetli yağışların bu açığı kapattığını söyledi.Karabulut, son yıllarda yapılan araştırmalarda, herhangi bir bölgeye düşen yağış miktarında belirgin bir değişim yaşanmamasına rağmen, yağışlı gün sayısında önemli kabul edilebilecek düşüşlerin yaşandığını belirtti. Yağışlı gün sayısının azalmasına rağmen, yağış miktarında azalma trendinin olmamasının ekstrem yağışların frekanslarının arttığı anlamına geldiğini kaydeden Karabulut, "Eskiden geniş bir zaman diliminde meydana gelen yağışlar artık çok kısa zamanda gerçekleşiyor. Örneğin; 2001 yılında Mersinşehir merkezinde sel felaketine sebep olan 4 gün süren ve 95 milimetre civarındaki yağış, ortalama 1 ay içerisinde düşmesi gereken 77 milimetreden fazla olarak gerçekleşmiştir. Aynı şekilde Mersin`e aralık ayı içerisinde düşen yağış miktarı 677 milimetre, halbuki bu alana aralık ayında düşen ortalama yağış sadece 122 milimetredir. Bu tür yoğun yağış olaylarının frekanslarındaki artış diğer bölgelerimizde de gözleniyor. Hatta dünyanın birçok yerinde benzer durumla karşılaşıyoruz" dedi.Benzer durumun Kahramanmaraş`ta da yaşandığına dikkat çeken Karabulut, şunları kaydetti:"Örneğin; Kahramanmaraş merkez, Afşin ve Elbistan`da yıllık toplam yağış miktarında dönem boyunca önemli bir değişiklik olmamasına rağmen, toplam yağışlı gün sayılarında belirgin bir azalma var. Oluşturulan regresyon modeline göre Kahramanmaraş`ta 1975-2005 dönemi boyunca toplam yağışlı günler sayısında 11 günlük bir azalma vardır. Bu azalma Elbistan`da 15 gün, Göksun`da 8.5 gündür. En dikkate değer azalma ise 21 gün ile Afşin ilçesine aittir. Diğer taraftan şiddetli yağış frekanslarında bir artışyaşanırken, bu ekstremlerin daha çok sonbahar aylarında gerçekleştiği görülmektedir. Diğer bir ifadeyle kış, ilkbahar ve yaz aylarında meydana gelen yağış azalmaları sonbahar sonlarındaki ekstrem yağışlar sebebiyle yıllık toplamlarda çok göz önüne çıkmamaktadır."1975 yılından günümüze yağışlı gün sayısında belirgin bir azalma olmasına rağmen, toplam yıllık yağış miktarında önemli bir değişikliğin olmamasının şiddetli yağışların açığı kapatacak boyutta olduğunu gösterdiğini dile getiren Karabulut, "Aynı araştırma, sıcaklıktaki belirgin yükselmenin 1990`lı yıllardan sonra başladığını, özellikle 1997 yılının kırılma yılı olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda düşünürsek, şiddetli yağışların 1990`lı yıllardan sonra olabileceği söylenebilir" ifadelerini kullandı.Kuraklığın olmaması için yağışların düşmesi gereken normal zamanlarda gerçekleşmesinin zorunlu olduğuna dikkat çeken Karabulut, "Geçen yıl kış mevsiminde düşmesi gereken yağış miktarı kadar yağış gerçekleşmedi. Normalin çok altında kaldı. Bu nedenle 2007 kış mevsimi meteorolojik açıdan kurak geçti. İkinci kuraklık tipi ise tarımsal kuraklık olarak adlandırılır. Bu da toprakta bitkinin ihtiyacını karşılayacak miktarda su bulunmaması olarak tanımlanır. Bu durumda nem kaybının yüksek olduğu ve sukaynaklarının kıt olduğu zamanda meydana gelir. Bunun anlamı bitkinin suya ihtiyaç duyduğu ilkbahar ve yaz başlarında yeterince yağış olmazsa tarımsal kuraklık olur. Bu nedenle yıllık yağış toplamlarında değişikliğin olmaması medyada sıkça bahsedilen kuraklığın olmadığı anlamına gelmez" şeklinde konuştu.