Yıllar önce doktora çalışması sırasında bir hocamız şöyle demişti; ?İyi bir akademisyen teknolojiyi kullanmalıdır.? İşin aslı şöyleydi. Diğer derslerimizde olduğu gibi o hocanın dersinde de ödevler hazırlıyorduk. O yıllarda bilgisayarda Disket çağını yaşıyorduk!
Bilgisayarda henüz daha CD ve USB gibi şeylerle tanışmamıştık. Gerçi o zaman daha bizim evde de bilgisayarımız yoktu!
Biz iki arkadaş ödevlerimizi elle yazıp derse getirmiştik. İşte hoca orada akademisyen ve teknoloji vurgulu sözü söylemişti. Tabii bizim mazeretimiz vardı. Biz ta Konya?dan Adana?ya gidip doktora yapmaya çalışıyorduk Zaten çeşitli kurumların misafir hanelerinde kalıyorduk. Yani biz deplasmandaydık. Dolayısıyla bilgisayarda ödevi hazırlama imkânımız yoktu. Şu işe bakın ki o yıllarda henüz Lap Top veya Tablet bilgisayar da henüz piyasaya çıkmamıştı.
Hoca orada bizi es geçerek sözüyle diğer arkadaşı kast ettiğini söylemişti. Bizde hemen Konya?ya dönünce eve Bilgisayar almıştık! O günden beri hocamızın sözü hep aklımızın bir köşesindedir. Ama sadece köşede kalmış bir söz!
Neden köşede kalmış bir söz dedik? Nedeni var mı? Geçen hafta Kapadokya?da yapılan LIF2015 (Language in Focus 2015) kongresine katıldık. Kongremiz 7 Martta bitti. 8 Mart?ta ise bizim baba, dede, emmi partisi DP yani Demokrat Partisinin Konya İl Kongresi vardı. Daha da önemlisi 8 Mart Kadınlar günüydü. Yazı konularının bolluğuna bakın. Önem sırasına göre bu konuları yazarız diye düşünmüştük.
Öyle de yazmaya başladık. Bilin bakalım önce hangi konuyu yazmıştık? Kadınlar günüyle ilgili olanı hazırlamıştık. Son rütuşlar bitip sıra yazıyı göndermeye gelince yazıyı gönderemedik! Bırakın göndermeyi bir de yazı silinmez mi? Gelinde bizim doktora hocasının sözünü hatırlamayın! Demek ki daha teknolojiyi kullanmasını tam öğrenememişiz! Yani..! Buradan sonrasına isterseniz devam etmeyelim!
Kazaya uğrayan yazımıza dönelim. Konumuz Kadınlar Günüydü. Diğer önemli günler ve haftalar ile ilgili yazılarımızda da biz genellikle öz eleştiri yapmayı tercih ederiz. Bu sefer de öyle yapalım. Gün geçmiyor ki kadına şiddet konusunu içermeyen bir haber olsun!
Gerçekten Türk toplumuna ne oluyor? Toplumumuzda bir şeyler mi ters gidiyor? Yoksa her şey güllük gülistanlık ta basın mı kadın cinayetleri ve şiddet konusunu abartıyor? Bugün yine televizyon haberlerinde kadın cinayeti, kadına şiddet ve taciz haberleri vardı.
Sahi size de bu olayların artması garip gelmiyor mu? Özellikle dini söylemlerin revaçta olduğu bir dönemde bu sevgisizlik de neyin nesidir? Hani ?yaratılanı yaratandan ötürü sevmek? anlayışı? Acaba din iman edebiyatı sadece edebiyat olarak mı kalmaktadır?
Ama işin bir de eğitim boyutu vardır. Yani, eğitimle kadına yönelik bu şiddet ve cinayetlerin önüne geçilebilinir. Geçilemez mi? Okumuş insanların da benzeri olaylara sebebiyet verdiklerini unutmamalıyız.
Geriye kalıyor cezaların caydırıcılığı! Acaba kadına yönelik işlenen suçlarda cezalar mı caydırıcı değil? İşin hukuki kısmını biz bilemeyiz. Bizim bildiğimiz bir örnekten bahsedelim. Sizler de izlemiş olabilirsiniz. Adamın birisi iki karısını öldürmüş. Yine de televizyon kanalına çıkıp evlenme programında kendisine üçüncü eş (!) arayabiliyor.
Aslında kadına karşı işlenen suçlarda Nasrettin hoca gibi sormak istiyoruz. Türk toplumunun bugün içinde bulunduğu durumda Kadınlarımızın hiç mi suçu yok? Dikkat buyurun sadece kadına şiddet olayında değil her konu da Kadınlarımızın hiç mi sorumluluğu yoktur? Sorunların çözümü konusunda ne yapmışlardır?
İnsaf bir kere! Bırakın diğer bazı batı ülkelerini İsviçre?den bile önce kadınlara medeni hakları Atatürk döneminde verilmedi mi? Yoksa Cumhuriyet kadınları kendi haklarının farkında mı değiller? Belki de güçlerinin bile farkında değillerdir! Kim bilir?
İnanmazsanız Kadınlara ve onların Örgütlerine bir bakınız!