‘Küresel Salgının Dünya Siyasetine Etkileri’
Doç. Dr. Talha Köse, Kovid-19’un Batı’dan Uzak Doğu’ya, kuzeyden güneye olan güç dağılımına ivme kazandıracağını söyledi.
Samsun Üniversitesi Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Politika Buluşmaları kapsamında Samsun Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Salih Kesgin’in moderatörlüğünde İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Talha Köse’yi ağırladı. Online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda “Küresel Salgının Dünya Siyasetine Etkileri” başlığı altında Doç. Dr. Köse, son dönemde yaşanan Kovid-19 salgınının dünya siyasetine olan etkilerine dair değerlendirmelerini izleyenlerin dikkatine sundu.
“Dip dalgayı yakın bir şekilde takip etmemiz gerekiyor”
Herkesin içinde yaşanılan küresel salgın sürecini anlamaya çalıştığını ifade ederek sözlerine başlayan Doç. Dr. Köse, “Bu süreci anlamaya çalışırken bir yandan da buna anlam vermeye ve bunun üzerine yorumlar yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla henüz noktalanmış bir süreç yok, 6 ay önce de yine bu konuyu tartışıyorduk, şimdi de tartışıyoruz. Önümüzdeki senelerde de tartışmaya devam edeceğiz. Bazı öngörülerimiz gerçekleşmeye başladı, maalesef olumsuz olanları. Bazılarının olma ihtimali yüksek. Ama dediğim gibi, içinde yaşadığımız sürece biraz geçmişten tecrübelerimizle, biraz dünyanın yaşadığı diğer deneyimlerle, biraz kendi ülkemizin yaşadığı deneyimlerle geleceğe dair biraz anlama çabası içerisindeyiz” dedi.
“Buzdağının görünen yüzü ile ilgili yorumlar yapıyoruz”
Şu an eldeki araç ve gereçlerin küresel salgın sürecini tam olarak anlamlandırabilecek düzeyde olmadığını söyleyen Doç. Dr. Köse, “Biz sadece belki de buzdağının görünen yüzü ile ilgili yorumlar yapıyoruz. Bunun altında belki çok ciddi bir dip dalgayla karşı karşıyayız. Bu dip dalganın etkisi önümüzdeki 10 seneye, 20 seneye damgasını vuracak belki. Bir yandan güncel sorunlara karşılık vermek durumundayız. Güncel meselelerle hemhal olmak zorundayız. Bir anlamda bu dip dalgayı, ivme kazanan bu dip dalgayı yakın bir şekilde takip etmemiz gerekiyor. Çünkü şu anda vurguladığımız yaşamın, bunun kurumlarının ve bunun boyutlarının önümüzdeki dönemde belki 20-30 sene içerisinde çok farklı olacağını en azından bu aşamada ön görmemiz gerekiyor” dedi.
“Yeni fikirler böylesi dönemlerde daha cesur oluyor”
Meselenin mahiyetini uluslararası sistem açısından ele alacağını aktararak sözlerini sürdüren Doç. Dr. Köse, “Bu mesele birçok konuyla bağlantılı olarak ele alınabilir. Öncelikle şunu söylememiz gerekiyor: Bu yaşadığımız süreç biraz deney gibi bir süreç. Yani daha önce çok fazla tecrübe edilmemiş. Yani bizim neslimiz açısından tecrübe edilmemiş ama insanlık tarihinde buna benzer süreçler yaşanmış. Bu gibi durumlarda bu test durumlarında insanların sistemin zayıf yönleri ortaya çıkıyor. Yeni fikirler böylesi dönemlerde daha cesur oluyor. Yeni aktörler daha cesur bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu ortaya çıkan boşlukları daha cesur bir şekilde değerlendirmeye çalışıyorlar ve bu sistemin boşluklarındaki alanlara girmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla bir açıdan bakıldığında bu deneye aslında, daha önceden biriken bazı yeni fikirlerin, daha önceden birleşen bazı toplumsal grupların ve aktörlerin bir kere ortaya çıkması açısından imkân sağlayacaktır. Yani elbette mevcut sistem bazı şeyleri dolduramayacak. Uluslararası sistemde burada boşluklar oluşacak ve boşlukları doldurmaya yönelik yeni fikirler, yeni aktörler ortaya çıkacak ve bunlar aslında bir açıdan da cari sistemle rekabet haline gelecekler ve bu ayrı bir devinime neden olacak. Bu ilk kez yaşanan bir şey değil tabii. 1900’lerin başlarında işte 1918 ile 1940 arasındaki döneme bakıldığında o dönem yazılan şeyler var. Birinci Dünya Savaşı dünyanın o zamana kadar gördüğü en büyük savaşlardan bir tanesiydi. Savaşla birlikte tabii ki bir yandan da o dönemdeki İspanyol gribi pandemisi vardı. Bu ikisi bir araya geldiler. Bir yandan şu vardı, dünyanın neredeyse yüzde 80’ini Batı kontrol ediyordu, dünyada Batı haricinde hareket edebilen devletlerin sayısı sınırlıydı. O zamandan baktığınızda hem medeniyet hem de savaş kapasitesi açısından büyük bir Batı tahakkümü görünüyordu. Hem kültürel, felsefi açıdan apayrı bir dünyaydı. Batı o dönem öyle bir krize girdi ki kendi içerisinde ikiye ayrıldı. Batı dışındaki yerlerde bağımsızlık hareketi başladı ve 60’lara kadar da bu tablo tamamen değişti. Şu an Batı’nın tahakkümü güçlü gibi görünüyor. Ama o zaman çektiğiniz fotoğraf çok farklı bir fotoğraftı. 20 senelik dönem içerisinde dünyanın korkunç bir devinimden geçtiğini görüyoruz. Şu anda yaşadığımız sürecin onun başlangıcı gibi bir dönem olduğunu düşünüyorum. Alttan alta dünya ekonomisinin ve siyasetinin işleyişi, dünya siyasetindeki güç dağılımı. Bir yandan Batı’dan Uzak Doğu’ya kayan bir güç dağılımı vardı. Demografik ve ekonomik açıdan bunlar yaşandı. Bir yandan da kuzeyden güneye yani Afrika, Latin Amerika’ya doğru kayan hem demografik açıdan hem de geleceğin ekonomik gücü açısından bir süreç yaşanıyor. Zaten bu süreç başlamıştı. Kovid-19 salgınının ve sonrasında yaşanacakların bu sürece ciddi şekilde ivme kazandıracağı kanaatindeyim” şeklinde konuştu.
“Küresel Salgının Dünya Siyasetine Etkileri” başlığı altında aktif katılım ve sohbet havasında gerçekleşen program, dinleyicilerin soru ve katkılarıyla sona erdi.