Osmanlı torunlarının Cumhuriyeti ilan ettiklerindeki Türkiye`mizi gözümde canlandırıp, şu an ki durumumuzla kıyaslamaya çalışıyorum da, aman Allah`ım biz nerden nereye gelmişiz. Düşünün bir kere ülke harap olmuş, millet bitap düşmüş ve dedelerimiz bir harabe üzerine, küllerinden yeniden dirilen Zümrüd ü Anka Kuşu gibi, yeni bir devlet kurmayı başarmışlar. Nesiller boyu milletimiz tırnaklarıyla çağları kazar gibi, ekonomiden savunmaya, tarımdan eğitime, "muasır medeniyeti" yakalamaya çalışmıştır. Ulaştığı hiçbir aşamayı yeterli bulmayan milletimiz, her şeye rağmen, canla başla "muasır medeniyetin üzerine çıkmaya " çabalamaktadır. Geçen seksen dört yıl içerisinde "Milletleşme-Uluslaşma" sürecini tamamlamaya çalışan devletimizin geldiği noktayı küçümsememeliyiz. Çok uluslu bir imparatorluk mirasını tek uluslu bir yapıya dönüştürmek, aynı zamanda kalkınmayı sürdürmek imkansızı başarmak gibi bir şeydir.Gerçi bizim anlayışımıza göre "millet olarak zoru başarırız ama imkânsızı başarmak biraz zamanımızı alır", o kadar. CHP lideri Deniz Baykal önceki yıllarda bir televizyon konuşmasında "1950 yılında eğer CHP iktidarı kaybetmese idi, şimdiye kadar `Uluslaşma` sürecini tamamlardı. DP iktidarından sonra maalesef bu konuda bazı `inkitâlar` oldu." anlamında sözler söylemişti. İşte o an sayın Deniz Baykal bana çok sempatik gelmişti, sol düşünceye sahip olmamama rağmen halen sempatik gelmektedir. Sayın Deniz Baykal`a saldıranlara bakarsanız niçin öyle dediğimi anlarsınız. Onun "ulusalcı ve üniter yapıyı savunan " yaklaşımından dolayı ona cephe oluşturmaya çalışanların yanı sıra bir kısım insanlarda, sayın Baykal`ın Akşam Gazetesinden Gülay Kömürcü`nün deyimiyle "İktidar partisi stepnesi görünümü veren parti Genel Müdürü" havasıyla muhalefet yapanlar gibi olmamasından dolayı ona saldırmaktadırlar. Sayın Baykal "uluslaşma" konusunda söylediklerinde haklı mı değil mi bir örnekle bakalım. Şeyh Sait`in torunu Abdülmelik Fırat`ı "Dedemin DP`si" 1950 li yıllarda milletvekili yapmış. Aynı zat daha sonra sayın Demirel zamanında DYP milletvekili olmuş. Hatırlayın o kişinin konuşmalarını, düşüncelerini, bu gün PKK yı "terörist" saymayanlardan farklı mıydı? Demek ki sayın Baykal haklı, olsun zaman alacak ama yinede üniter yapı bozulmayacak ve "uluslaşma" tamamlanacaktır diye düşünüyorum. Var mı bilmiyorum (!) ama, "Siyasi İrade Zaafları" olsa bile bizler umutsuzluğa, Cumhuriyetimizin geleceği konusunda tereddüde düşmeyelim.Neden tereddüde düşmemeliyiz biliyor musunuz? Sadece sıcak bir örnek verelim, belki sizler de ulusal gazetelerde haberi okumuşsunuzdur. Bir şehit eş ve annesine size ev alalım, yardım edelim diyen Sayın Bakanlardan (!) birine, Antalya`nın Manavgat ilçesi Çardak köyünden olan bu şehit eşi ve annesi "Çok şükür evimiz, imkânımız var. Siz bize yardım yerine Şehidimizin adına Köyümüze bir İlköğretim Okulu yapın, sayın bakanım." diyorlar. Böyle eşler, anneler var olduktan sonra umutsuzluğa düşmenin anlamı var mı, değerli öğretmenlerim? Dahası biz öğretmenler hangi günler için varız, ne güne duruyoruz, değil mi? O zaman haydi göreve?