Tarih: 25.10.2016 05:54

Dubai Türkiye

Facebook Twitter Linked-in

Biz iki yazıdır işin kolayını bulduk. Bir Dubai Lafı tutturduk. Biraz deve kuşu misali başımızı Dubai çöllerinde kuma soktuk. Böylece Türkiye`de her şey güllük gülistanlıkmış gibi davrandık! Yolsuzluk ve Rüşvet ile mücadele Haftasını (17-25 Aralık) görmezlikten geldik. Sadece o mu? Yeni yılı bile bilmezlikten geldik. Hele 2014 yılının muhasebesine hiç girmedik.

Yine de öyle konulara girmeyelim. Kısa Süreli de olsa Dubai izlenimlerine dayanarak ülkemizle ilgili düşüncelerimizi ifade etmeye çalışalım. İlk izlenim olarak Dubai`deki azametli gökdelenlerden bahsedebiliriz. İleride gökdelenler mezarlığına dönüşmesi muhtemel gibi görünen bir israf merkezi. Yabancıların inşa ettikleri lüks binalar, lüks arabalar, oteller ve alışveriş merkezleri tamamen israf ekonomisinin göstergeleri olarak ortada duruyor.

Küresel vahşi tüketim politikalarının uygulandığını görmek ve o ülkenin doğal kaynağının (Petrolün) nasıl çar çur edildiğini anlamak için bir ekonomist olmaya gerek yoktur. Bütün yatırımlar üretime değil tüketime yönelik yapılmış! Yani "made  in Dubai" yazan bir ürün görmedik, desek yanlış olmaz.

Gıda ürünleri hep Avrupa ülkelerinden ithal edilmiş! Mesela su Yunanistan`dan, et ürünleri İngiltere`den, süt ürünleri Fransa?dan ithal! İlginçtir Türkiye`den ithal bir gıda ürününe rastlamadık! Belki de bize rast gelmedi! Dünya`nın en büyük alış veriş merkezlerinde de sadece iki tane Türk markasına rast geldik. Hayret ki ne hayret!

Genelde taksi şoförlerinden, garsonlara kadar hizmet sektöründe belki de bütün sektörlerde yerliden çok yabancıları görüyorsunuz. Tıpkı üniversite hocalarının büyük çoğunluğunun yabancı olması gibi! Hatta bizim bir Türk Akademisyen çok yüksek Maaş ve Sosyal imkânlar karşılığında orada çalışmaya karar verdi. Katıldığımız akademik toplantının bilim kurulu da hep yabancı akademisyenlerden oluşmaktaydı.

Gelelim Türkiye`ye! Türkiye`miz her türlü olumsuzluğa, kaynak kıtlığına, zaman zaman yanlış politikalar uygulamış olan hükümetlere rağmen her zaman rotasını bilen, hedefine kilitlenmiş bir gemi gibi vakur adımlarla gelişmesini sürdürmüştür. En önemlisi her zaman için küresel emperyalizme karşı durmasını bilmiştir.

Toplu iğne bile yapamayan bir Türkiye`den bugün ne duruma geldiğimizi bilmeyenimiz var mıdır? Sadece sanayide, kalkınmada, tarımda da değil bilimde de Türkiye`nin diğer ülkeler arasındaki yerini küçümsemeyelim. Uluslaşmasını büyük oranda tamamlamış bir Türkiye, güçlü ordusu ve işleyen demokrasisiyle Ortadoğu ülkeleriyle karşılaştırılamayacak kadar umut vaat eden bir ülkedir.

Burada eski cumhurbaşkanlarımızdan merhum Turgut Özal`ın bir sözünü hatırlatmak isteriz. Bir defasında " iyi ki Türkiye`de petrol yok!" demişti. Umarım yakın zamanda da petrolümüz olmaz anlamında sözler etmişti.

Niçin öyle konuşmuştu? Belki de petrol zengini Orta Doğu Ülkelerinin halini bildiği için öyle konuşmuştu! Yani çalışmadan, yorulmadan zengin olmanın sonunun esaret olduğunu görmüştü. Yeterli alt yapı ve çalışma disiplini gelişmeden gelecek bir zenginlik milletimizi Allah korusun tembelliğe sevk edebilirdi.

Hâlbuki şimdi petrol zengini çoğu ülkeden daha iyi durumda olan bir Türkiye?miz var. Hedefleri olan, Dünya ülkeleri arasında hem bölgesel hem de küresel anlamda söz sahibi bir Türkiye rüyasının gerçekleşmesine az kaldı gibi geliyor.

 Nedense ne zaman bir yurt dışına gitsek milliyetçilik damarımız şahlanıyor. Çok mu hissi yazıyoruz bilemeyiz. Özetle hangi ülkeye gitsek o ülkeyle Türkiye?yi kafamızda mukayese ederiz. Sonuç Türkiye her şeye rağmen iyi yolda görünüyor. Önemli olan ?Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye?dir.? Gerisi hikâye!




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —