Osmaniye’de arıcılar, küresel ısınmaya karşı teknolojik önlemler almaya başladı. Osmaniye’nin Tüysüz beldesinde arıcılıkla uğraşan Veteriner Hekim Bünyamin Akın, küresel ısınmanın arıcılığı büyük ölçüde etkilediğini belirterek, iklim değişikliğine karşı arıların yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik önlemler aldıklarını söyledi. Yaklaşık 10 bin dönümlük mera alanının bulunduğu bölgede arıcılık yaptığını ifade eden Akın, bölgede kekik ve harnup başta olmak üzere 16 çeşit bitki örtüsünün bulunduğunu dile getirdi. Ancak mevsimlerin değişkenliği nedeniyle arıların yaşam döngüsünün olumsuz etkilendiğini vurgulayan Akın, “Aralık ayında bahar havası yaşıyoruz, mart ayında ise yeniden kışa dönüyoruz. Bu değişiklikler arılar üzerinde büyük stres yaratıyor. Soğuk dönemlerde arıları sıcak tutmaya, sıcak dönemlerde ise serinletmeye çalışıyoruz. Hindistan’dan gelen özel bir bezle arıları bu ani hava değişimlerinden koruyoruz. Mevsimsel faktörlere karşı arılarımızı korumaya çalışıyoruz.” dedi.
YENİ TEKNOLOJİLER ARICILIĞI DEĞİŞTİRİYOR
Akın, teknolojinin arıcılığa büyük katkı sağladığını belirterek, kovanların altına yerleştirilen “arı kantarı” sayesinde günlük bal üretimini ve kovan içi verilerini anlık olarak cep telefonundan takip edebildiklerini aktardı. Akın, “Bu cihaz bal akımını, kuluçka faaliyetlerini ve besleme zamanlarını takip etmemize olanak sağlıyor. Bal sağım zamanlarını kaçırmamamız gerekiyor. Aksi takdirde, arılar ürettiği balı tekrar tüketebiliyor. Kilogramı 5-10 bin lira arasında olan ballarlar var, bunların ziyan olmaması için bu cihaz çok büyük avantaj sağlıyor” diye konuştu. Küresel ısınmanın bal sağım zamanlarını da değiştirdiğini kaydeden Akın, “Bal sağım zamanlarını kısa sürede anlamamız açısından arı kantarı bizlere kesin veri vermekte. Gelen veriler sayesinde bizler arı sağım zamanını biliyoruz. Ayrıca sensor var, bunu kovan içerisine koyuyoruz. Bu sensörler sayesinde bizlere bilgi geliyor. Örneğin kovan içinde kuluçka faaliyetleri var gibi. Eğer kışın besleme yapmamız gerekiyorsa besleme yap diye uyarıyor. Veya arının kuluçka faaliyetleri bittiğini, ilaçlama yapabileceğimizi bildiriyor. Bu cihaz bize arıcılıkta ne yapmamız gerektiği noktasında bilimsel olarak çok fayda sağlıyor. Yeni bir sistem, daha önce normal kantarlar kullanılırdı. Bu sistem ise kovanı hiç kaldırmadan günlük verileri telefonuma bildirim olarak gönderiyor ve bizlerde ona göre hareket ediyoruz” dedi.
YALANCI BAHAR ARILARIN ÖMRÜNÜ KISALTIYOR
Osmaniye Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Emin Gaffaroğlu da kantar sisteminin önemine dikkat çekerek, “Kantar sayesinde balın gelişini ve tükenişini izleyerek zamanında önlem alabiliyoruz. Eskiden bu verileri tahmini yöntemlerle elde ediyorduk. Artık arıcılar anlık veriyle hareket ediyor” dedi. Gaffaroğlu, yalancı bahar olarak bilinen dönemlerde arıların erken uyanarak dışarı çıktığını, ancak yiyecek bulamayıp öldüklerini ifade ederek, “Bu dönemlerde arıların ömürleri bir aya kadar düşebiliyor. Arılar erken çıktıklarında geri dönemeyebiliyor, bu da büyük kayıplara yol açıyor” dedi.
ŞEKERLE BAL YAPILMAZ
Gaffaroğlu, arı beslemesi hakkında da uyarılarda bulunarak, “Şeker vermekle arıya bal yaptırılmaz. Şeker, arının aç kalmaması için verilen bir takviyedir. Güçlü kolonilerde günlük 2 bin 500-3 bin yavru çıkıyor ve bunların beslenmesi gerekiyor. Besleme yapılmazsa arılar kendi yaptığı balı tüketir. Bu da verimi düşürür, koloni zayıflar” şeklinde konuştu.
GERÇEK BAL İÇİN ARICIYA DESTEK ŞART
Piyasada glikozdan üretilen sahte balların hem tüketiciyi hem de üreticiyi mağdur ettiğini dile getiren Gaffaroğlu şöyle dedi: “Arıcı, akreple, yılanla mücadele ederek dağlarda bal üretmektedir. Görüyoruz onlarca kilo arı görmeden bal yaptıran firmalar var. Yani bal adı altında satılan ürünler var. Bu arıcıyı bal satışı yönünden, ekonomik yönden çok kötü etkilemektedir. Arıcılar zorlu doğa koşullarında bal üretmeye çalışırken, piyasada hiç arı görmeden bal üreten firmalar bulunuyor. Tüketicilerimizden ricamız, balı doğrudan arıcılardan almalarıdır. Hem sağlık hem de yerli üreticiye destek açısından bu çok önemli” dedi.
