MERSİN - Mersin Emniyet Müdürlüğü Polikliniği Başhekimi Dr. Serhat Kandemir, güneşin zararlı ışınlarının deri kanserine neden olabileceğini söyledi. Kandemir, yaz döneminde beklenmeyen olaylarla karşılaşılabileceğinin altını çizerek, bu tür vakalardan uzak durulmasının en önemli yolunun bilinçli olunması ve her şeyden önce tedbir alınması olduğunu belirtti. Kandemir, yaz aylarında deri kanserine çok sık rastlanıldığını belirterek, deri kanserinin genel olarak melanom ve melanom dışı deri kanserleri olarak ikiye ayrıldığını, melanomun en tehlikeli kanser türleri arasında yer aldığını ifade ederek, deri üzerindeki bir benin renk, ebat, görünüm olarak değişmesiyle de etkisini gösterdiğini vurguladı. Söz konusu değişimin bende kenarları düzensiz, asimetrik, farklı renkte ve gittikçe büyüyen yeni bir ben geliştiğini vurgulayan Kandemir, bunun da keskin sınırlı, elmas şeklinde koyu kahve veya siyah renkli olabileceği gibi beyaz, kırmızı ve mor bir kitle şeklinde de ortaya çıkabileceğinin altını çizdi. Dr. Serhat Kandemir, ultraviyolenin radyasyon olduğunu ve 200-400 nanometrelik dalga boyundaki ışını içerdiğinin bilgisini de vererek, ozon tabakasının belirli bölgelerinin incelemesi ve bu yarıkların devamlı yer değiştirmesiyle birlikte, güneşlenmenin en güvenli olduğu sürenin de artık daha dar bir zaman aralığına sıkıştığını söyledi. Kandemir, bu sürenin ise sabah saat 10.00`dan önce ve öğleden sonra da saat 15.00`dan sonra olduğunu ifade ederek, "Güneşin kanserojen etkisinden korunmak için özellikle yanıklardan kaçınılması gerekir. Güneşte aşırı kalmaktan dolayı oluşabilecek yanıklar, bir an önce soğuk uygulama ile hafifletilmeli, anti-alerji ilaçları, dıştan nemlendiriciler ve kortizonlu kremler sürülmelidir" dedi. Beyaz tenlilerle birlikte kızıl saçlı ve renkli gözlü insanlarda bu riskin daha fazla olduğunu vurgulayan Kandemir, söz konusu kişilerin güneş yanıklarına daha çok maruz kalarak, güneşin kanserojen etkisinden en çok etkilenenler arasında yer aldığını dile getirdi. Kandemir, özellikle cildi esmer olanlarda melanin pigment tabakasının koruyucu bir misyon üstlendiğini, bu nedenle de güneş ışınlarına çok kısa sürelerle, ilk gün 10 dakika daha sonra da bu süreyi yavaş yavaş artırarak akut güneş yanığı oluşturmadan vücutta söz konusu pigment tabakasının gelişmesine olanak sağladığını kaydetti. Güneşten korunma noktasında 5-15 (spf) koruyucu kullanıldığını, cildi hassas olanlarda ise 25-30 (spf) faktör kullanıldığının bilgisini de veren Serhat Kandemir, "Bu losyonlar,terleme ve ıslanmanın etkisiyle ciltten akabilir. Güneş altında mutlaka yüze krem olarak ve vücuda süt şeklinde 4 saatte bir kullanılması gerekir. Unutulmamalıdır ki, ne kıyafetler ne de piyasada satılan ürünler yüzde 100 koruma sağlayamazlar, ancak kişisel çabalarla ve özenli bir bakımla güneşin zararları minimuma indirilebilir" diye konuştu.