Bir yiğit gurbete gitse ne olur? İyi olur. İnsan kendi memleketinde yiğitlik yapabilir. Ama gurbette? İşler biraz zor olabilir. Ne de olsa hayat bu! Hani türküdeki gibi ?gör başına neler gelir? mi diyeceğiz?
Bu türküyü ilk defa edebiyat hocası olan bir abiden dinlemiştim. Herhalde sözler Karacaoğlan?a ait. Bütün ünlü türkücülerimizin repertuarlarında bu türküyü bulabilirsiniz. Merhum Yıldıray Çınar?dan Bedia Akartürk?e kadar herkes söylemiş. Ama ne güzel söylüyorlar. Dinlerken insanı sanki ciğergah ediyor.
İlk paragraftaki sorumuza cevap verelim. Bir kimse gurbete giderse, artık gör başına neler gelir demeyelim. Aksine ona mücadeleci olma özelliği yükleyelim. Tıpkı Batı-Amerikan Filmlerinde insanların okumaya, günlük tutmaya ve mücadeleye teşvik edilmeleri gibi! Mücadele her şeye karşı yapılıyor. Tabiata, diğer insanlara, kısaca hayata karşı dirençli olmak belki de yaratılışın gereğidir.
Yukarıda bir edebiyat hocası demiştim ya bu sefer Din Bilgisi öğretmeni bir arkadaştan öğrendiklerimi yazayım. İlk öğretmenliğe başladığımda(1976) Artvin Erkek öğretmen lisesinde bir Din dersi öğretmeni arkadaşımız vardı. Müthiş birisiydi. Her duruma nerdeyse bir beyit, dörtlük veya güzel söz söylerdi. Bir gün Okul Müdürü karşıdan gelen üstü başı perişan bir ihtiyarı göstererek hocaya ?haydi bu ihtiyar için de bir şey söyle bakalım? der. El cevap;
?Kendisi himmete muhtaç bir dede
Nerde kaldı gayriye himmet ede!?
?La Edri? ifadesini de ondan öğrenmiştim. Şiirin sahibi belli değilse La Edri denirmiş! Yıllar sonra bir meslektaşım bana şöyle bir latifede bulunmuştu. Bir dörtlük okudu ve bana dedi ki bu şiiri La Edri diye bir şair yazmış. Ben hemen cevabını verdim. Sonra bana takılmıştı. İngilizcecisin ama bu edebiyat sınavını geçtin demişti.
Daha neler öğrenmiştim. Bazen yazılarımda kullandığım şu sözleri de ondan öğrenmiştim. Tabi yine yazarı yerine La Edri diyeceğiz.
?Kim ki ahvale ederse tariz, sürülür ağzına bal, susturulur.
Durmazsa ederse ısrar, dürülür defteri kan kusturulur.?
Üstat Necip Fazıl?ın Sakarya Türküsü şiirini de o öğretmen arkadaş tam hissederek yorumlardı. Malum o şiirin son satırları insanı yakar. Gerçi ben hep son satırı çarpıtırdım. Son satırlar;
?Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!?
Ben son satırı hep ?Yüzüstü çok süründün, Ayağa kalk Türkiye!? diye okurdum. Bazen son satırda Türkiye yerine Türk Milleti derdim. Maalesef hâlâ aynen demeye devam ediyorum. Niye? Bilemem!
Neyse yazımızı o hocadan öğrendiğim yine La Edri?lik bir söz ile bitirelim. Olur, olmaz konuşanlar için güzel bir söz. Söz sanırım şöyleydi;
?Suhan-ı bihudeden hoş gelir avazı horoz. Bari manasını bilmezse de hengâmını bilir.?
Bu sözü ?Horoz sesi beyhude laftan hoş gelir. Hiç olmazsa niçin öttüğünü bilmezse de, ne zaman öteceğini bilir.? şeklinde açıklayabiliriz. Yanlış anlamayın hiç kimseyi(!) ima etmedik! Zaten yukarıda ?Kim ki?? ile başlayan sözlerde de hiçbir dönemi kast etmemiştik!
Biz sadece eski bir arkadaşımızdan öğrendiklerimizi paylaştık!