Dr. Fahrettin Şanal


Çileli bir hayat!

Çileli bir hayat!


1. Dünya savaşında varlıklı bir ailenin tek erkek evladı orduya katılır. Yemen cephesine gönderilir. Halbuki evli ve bir kızı vardır. Şimdi var olan bedelli askerlik sistemi gibi Osmanlı’da da bedelli askerlik uygulanmaktadır. Hani bir türkümüzde, “Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir” sözleri var ya, hatırlayın. Olmazsa ben hatırlatayım.Yüz yıldan daha öncesini anlatan şu türkü hâlâ herkesin kulaklarındadır :

Kara çadır is mi tutar
Martin tüfek pas mı tutar
Ağlaya
nım anam bacım
Elin kızı yas mı tutar

Gitme Yemen'e Yemen'e
Yemen sıcak dayanaman
Tan borusu er vurulur
Sen küçüksün uyanaman

Yemen yolu çukurdandır
Karavana bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir


Gitme Yemen'e Yemen'e
Karışın toza dumana
Mektubunu sal kardaşım
Bacını koyma gümana

Tarlalarda biter kamış
Uzar gider vermez yemiş

Şol Yemen'de can verenler
Biri Mehmet biri Memiş

 

Bu türkünün sadece bedel ile ilgili kıtasını verecektim. Ancak türkünün yansıttığı hissiyattan/ruhtan çok etkilendiğim için tamamını verdim. Yazının başında bahsettiğim asker rahmetlik babannemin babasıydı. Bu türkünün aksine dedemiz, yani babannemin babası zengin olmasına rağmen, bedel ödemeyi kabul etmeyip savaşa katılır. Yemen’de şehit olur. Babası Yemen çöllerinde şehit olduğunda babannem çok küçüktür. Haliyle yetim büyür. Ona da büyümek denirse!

Neden böyle dedim? Annesi genç yaşta dul kalmış. Sonuç? Tekrar evlenmiş. Babannemiz de üvey baba ve kardeşlerle birlikte hayatını sürdürmüş. Aslında pek de sürdürememiş. Büyür büyümez dedem ile evlenip onun 3. karısı olmuş. İnşallah aile sırlarını açıklıyormuş pozisyonuna düşmüyorumdur! Gerçi bu sır olan bir şey değildir. Dedemin üç hanımı vardı. Bu yaşanmışlık hikayesi seksen yüz yıl öncesinde başlamış bir hikayedir.

Burada esas üzerinde durmak istediğim konu, dedemin üç hanımının olması değil. Babannem özelinde o dönemin şartları gereği çekilen ızdırapları dile getirmek istedim. Babannemin derdi derindeydi. Nasıl olmasın ki? Hayatı olduğu gibi kabul edip yaşarken, büyük oğlu Ahmet (15) ölür. Bir anadolu kadını düşünün. 1. Dünya savaşında babası şehit oluyor. Kendisi yetim büyüyor. Evleniyor daha sonra 15 yaşına gelmiş oğlu ölüyor. O kadar mı? Daha sonra, iki kızını genç yaşlarda toprağa veriyor.

Toprağa veriyor ama bu vahim kayıpları “takdiri İlahi” deyip hayata bağlılığını sürdürüyor. Aslında dert küpüydü. Allah büyük derdi. Allah, o Ahmet’imi aldı ama bu Ahmet’i verdi diye düşünürdü. Babamdan sonra doğan emmimize, ölen emmimizin (Ahmet) adını vermişti. Sadece bu kadar mı? Abime de babasının adını vermişti. Emmimizin kızına da genç yaşta ölen bir halamızın adını vermişti. Bütün bunlar onun için hayata tutunma vesilesiydi. Ömrü boyunca da hayata tutunmayı başardı.

Keşke bizde de not tutma, hatıraları yazma geleneği olsaydı.Gerçi babannemin okuma yazması yoktu. Ama yine de, birileri not alabilir, günlük tutabilirdi. Aslında malum o dönem de okur yazar oranı da çok düşüktü. Öyleyse bugünün gözlüğüyle dünü anlatmak benim gibilere düştü! Yok yahu, bu yanlış oldu. Dünün şartlarını göz önünde bulundurarak, dünü anlatmak lazım.

Kimse duymasın ama ben bu yazıyı sevmedim. Babannemin hikayesi üzerinden çok güzel mesajlar verebilirdim.Yine de babannemin hayatından iki çıkarımımı paylaşayım. Hayatta ne olursa olsun, hayat devam ediyor. Hayata küsmemek, inancı yitirmemek, hayatla mücadeleyi ömür boyu sürdürmek gerekir. Sizce de öyle değil mi?

  • Salı 12.2 ° / 5.2 ° Güneşli
  • Çarşamba 13.2 ° / 5.4 ° Güneşli
  • Perşembe 13.3 ° / 4.8 ° Güneşli