Altı mayıs 1972 tarihinde Ankara merkez ceza evinde üç delikanlı,üç fidan,üç devrimci hayatlarının baharında gecenin korkak karanlığında,korkakların gözleri önünde gözlerini dahi kırpmadan darağacında can verdiler(Deniz Gezmiş,Hüseyin İnan,Yusuf Aslan). Bugün yaşamış olsalardı avukat, mühendis.siyasetçi vb. düşünce ve bilim adamı olacaklardı. Ekonomik durumları düzgünce bir hayatta yaşayabilirlerdi. Ama onlar ülkelerinin geleceğini her şeyin önünde gördüler. Ülkelerini öyle sevmişlerdi ki,canlarından ve geleceklerinden daha çok. Özlemleri ?Tam Bağımsız Türkiye ?idi. Deniz Gezmiş, öğretmen bir ailenin üç erkek çocuğundan biriydi. Zeki, sevimli ve elde avuçta durmayan hareketli bir çocuktu. Bir gün okuldan kaçarak İsmet Paşanın elini öpmeye gitti. İlkokulda bile dikkat çeken bir çocuktu. İlk ve orta öğrenimini Sivas ta okudu. Liseli yıllarını ise İstanbul da geçirdi. 7 Kasım 1966`da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. O yıllarda gelişen öğrenci hareketlerinin önünde yer aldı. İlk kez,31 Ağustos 1966 `da Ankara`dan İstanbul`a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik işçilerinin Taksim Anıtı`na çelenk koymaları sırasında işçileri destekleyen ve Türk-İş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. 22 Kasım 1967 de Kıbrıs Mitingi sırasında ABD bayrağını yaktığı için tutuklandı. Emperyalizmin egemen güçlerine karşı sayısız karşı duruşlarda bulundu. Yaptıkları eylemlerin hiç biri kişisel çıkarları için değildi. Kısacık ömrüne çok şeyleri sığdırmayı başardı. Şairin dediği gibi : ?sana acıyorsam anam avradım olsun çocuk?. Deniz Gezmişlere verilen idam cezası siyasi bir karardır. Avukatları Halit Çelenk o karanlık suçlu geceyi şöyle anlatıyor : ?Kurulan darağacı başgardiyanın odasının penceresinden net olarak görünüyordu. Biz ceza evine geldiğimizde Deniz bu odaya alınmıştı. Denizin biraz sonra can vereceği darağacı tam karşısında duruyordu. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra Denizi darağacına çıkardılar. İnfaz sürerken odaya Yusuf u getirdiler. Yusuf pencereden Denizin son nefesini verişini izledi. Yusuf infaz edilirken de Hüseyin i odaya getirdiler ve o da Yusuf un infazını saniye saniye gördü. Biraz sonra aynı darağacında ölecek kişiye arkadaşının infazını seyrettirmekten daha ağır bir işkence olabilir mi ??. O dönemin Demirel hükümeti, idam ile cezalandırılan Adnan Menderes ,Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu?nun rövanşını alma anlayışı içerisinde,Deniz Gezmişlerin idamlarını onaylamışlardır. Adnan Mendereslerin idamları da doğru değildir,Deniz Gezmişlerinde idamları doğru değildir. Bu idam kararları tarih boyunca tartışılacaktır. Bugün her iki idam kararları da tarihimize bir kara leke olarak düşmüştür. Başbakanını idam eden bir ülke olmamalıydık. Bir siyasi hesaplaşma uğruna geleceğimizi,üç fidanımızı darağacına göndermemeliydik. Uğur Mumcu?nun Sesleniş şiirinden : ?Bizi öldürenler , bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı yada susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...!?




