Haçlı seferleri, bugünkü İspanya ve Portekiz?in bulunduğu coğrafyadan (Endülüs) Müslümanların atılarak, bölgenin hristiyanlarca yeniden ele geçirilmesinden ilham alan, 11. yy sonlarında başlayıp 13. yy sonlarına kadar devam eden akınların genel adı.
Bu akınların temelinde, Katolik hristiyanların Müslümanların yaşadığı ve kontrol ettiği, kutsal topraklar olarak kabul edilen coğrafyayı, askeri ve siyasi olarak kontrol altına alarak hristiyanlaştırma niyeti vardır.
Birinci haçlı seferi 1096 yılında başlayıp 1099 yılında Kudüs?ün hristiyanlarca işgal edilmesiyle son bulan ve bu anlamada önemli sonuçları olan seferdir. Kudüs yaklaşık 90 yıl hristiyan krallığı olarak kalmıştır.
Haçlı seferlerinin en önemli noktalarından birisi, belki de en önemlisi, haçlıların karşısında her defasında Türkleri bulmuş olmasıdır.
Haçlılar bütün seferlerinde Türk ordularını karşılarında bulmuş ve birincisi dışında mağlubiyet yaşamışlardır. Kudüs?ün tekrar Müslümanların kontrolüne girmesi yine bir Türk sultanı olan Selahattin Eyyubi döneminde gerçekleşmiştir.
Satırları okurken diyorsunuz ki hoca alan değiştirip tarihçi mi oldu? Merak etmeyin öyle bir iddiamız yok.
Fakat bugünü ve yarını doğru anlayabilmek için dünü her yönüyle tahlil etmemiz ve anlamamız lazım.
Tarih mücadeleden ibarettir desek yanlış olmaz. Bu mücadele bazen silahlı savaşlarla bazen de silahsız bir şekilde günümüze kadar sürmüştür ve sürmeye devam edecektir.
Müslüman Türk milleti bu mücadelede hangi konumda ve nasıl güçlü olmalıdır?
Bugün İslam coğrafyasına baktığınızda maalesef büyük çoğunluğunun hristiyan düşünce yapısının kontrolünde olduğunu görmek mümkün.
Bu zihniyetin boyunduruğuna girmeyi reddedenler ise açlıkla ya da ölümle terbiye edilmekteler.
Haçlı zihniyeti biliyor ki, dün önlerinde en büyük engel Türklerdi bugün de Türkleri yenmeden haçlı seferlerinin başarıya ulaşmasının imkanı yok.
Bu nedenledir ki İslam dünyasında Allah?ın ordusu olan Türklerin yenilmesi en az bin yıllık bir rüyadır haçlı zihniyeti için.
Bu rüya her yeni neslin iliklerine kadar işlenen, tabiri caizse onların DNA?larına kodlanan bir düşüncedir.
Sorun şu ki onlar bu haçlı zihniyeti ile kendilerini sürekli hazırlarken genelde İslam dünyası, özelde Türk Milleti ne yapıyor.
Haçlı zihniyeti Katolik, Ortodoks, Protestan ayrımı yapmaksızın hristiyan çatısı altında birikte hareket edebilirken biz ne yapıyoruz?
İslam dünyası maalesef kendi içinde dini anlayış farklılıklarını öne sürerek düşmanlıklar oluşturmaya ve bunlar üzerinden hakimiyet kavgasına girmiş,en temel İslam ilkelerini uygulamayı bırakmıştır.
Haçlı zihniyetin en büyük düşmanı Türk milleti kendi içinde etnik ve dini ayrışmaya, bunlarla birlikte çatışmaya sürüklenmektedir.
Bugün, Türkiye etrafında haçlı zihniyeti tarafından yaratılan ve maalesef idarecilerinin de çanak tuttuğu bir yangın içinde kalmıştır.
Amacımız birilerini suçlamak değildir. Biz biliyoruz ki mücadele sadece eleştirerek veya suçlayarak kazanılmaz.
Türk?ün ülküsü, tarihi gerçeklik çerçevesinde, Türk kültürü ve İslam inancı ilkesine uygun bir hayatı ortaya koymak ve dünyaya bu nizamı yaymaktır.
Bu çerçevede vizyonumuz Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletine sahip bir nesil yetiştirmek olmalıdır.
Aksi durumda haçlı zihniyeti bin yıldır sürdürdüğü seferlerinin sonucunda zafere ulaşacaktır.
Tanrı Türk?ü korusun ve yüceltsin.
Yüreğini ve bileğini güçlü kılsın.
Kalemini ve kılıcını keskin eylesin.