Dr. Fahrettin Şanal


“Hayırlı Anne Baba!”

“Hayırlı Anne Baba!”


Bir yazımı rahmetlik babannemin namaz sonrası duasıyla bitirmiştim. Neydi o dua? “Allahım hayırlı evlat, hayırlı devlet, hayırlı anne baba ver.” Çocukluğumda duyduğum bu duaya bir türlü anlam veremezdim. Neden? Gayet açık değil mi? Hem de, duada geçen kelimeler günlük hayatta da sıkça kullanılan kelimeler olmasına rağmen bana anlamsız gelirdi. Elbette duada geçen kelimeler veya cümle anlamsız değil. Bana anlamsız gelen tahminen 50 yaş üstü olan bir kadının (babannemin) duasında “hayırlı anne baba” demesiydi. Bağlamı biraz daha güçlendireyim. Babası 1. Dünya savaşında Yemen’de şehit olmuş, ama annesi sağ, kendisi de yukarıda bahsettiğim gibi o yıllarda elli yaş üstü idi.

Kendisi için, o yaştan sonra, “hayırlı anne baba” isteyecek hali yoktu. Yoksa, o dua cümlesi sadece ezber miydi? Bir de “Cümle Muhammet ümmetini, içi sıra da benim çocuklarımı koru yarabbi.” derdi. Şimdi yorum yapalım. Demek ki o hayırlı anne baba dileği bütün Muhammet ümmetini, kısaca bir toplumu kapsıyor. Allah, Allah genelde hep hayırlı evlattan bahsedilir. “Hayırlı Devlet ve hayırlı anne baba” diyeni duydunuz mu?

Evlat ve Devlet konularını bir tarafa bırakalım. Bu yazımızın başlığı olan “hayırlı anne baba” konusuna gelelim. Bunun bir tarifi var mı acaba? Kendi özelimde annem babam hayatlarını kaybettiğine göre geçmişe yönelik bir tarif de yapamam. Genele bakalım, genele.

Haydi “hayırlı anne baba” nasıl olunur, onun bir tarifini yapalım. Ya da “hayırlı anne babanın” özelliklerini sayalım. Mesela söze şöyle başlayalım; Hayırlı evlat bekleyenler öncelikle kendileri hayırlı anne baba olsunlar! Vay be, bu sözü sevdim ha! “Hayırlı evlat bekleyenler, önce kendileri hayırlı anne baba olmalılar.” Böyle giderse havalara girip, biraz da dini söylemler desteğiyle, “hayırlı anne baba” konusunu soyut bir şekilde bu yazımda işleyebilirim. Ama öyle yapmayayım. Onun yerine bir kaç tane anne baba örneği vereyim. Örneklerden sonuç çıkarmak size kalsın. Ben de size “hangi örnekteki anne baba hayırlıydı?” diye sorayım. Vazgeçtim.Yok, sormayayım.

Birinci örnek rahmetlik Makbule- Ali Nejat Ölçen çiftine ait olsun:

Onların iki çocukları vardı. Birisi sağlıklı diğeri ise Down sendromludur. Bu arada Ali Nejat Ölçen eski milletvekilidir. Mühendistir. Eşi Makbule hanım ise hayata dirençli, aydın bir Anadolu kadınıdır. Bunlar ne yaparlar, bilir misiniz? O Downlu çocuklarını “Demir’i” eğitmek için ellerinden geleni yaparlar. Mesela ne yaparlar? Zihinsel Engellilere hizmet verecek bir vakıf kurarlar. Sadece kendi çocuklarına eğitim aldırma imkanları var iken, diğer zihinsel engelli çocukların da hizmet almasına öncülük ederler. Bana göre bunlar sadece hayırlı anne baba değil, aynı zamanda, hayırlı vatandaş olmuşlar desem yeridir. O kadar iyi insanlarmış ki engelli çocukları onlardan önce öldü. Kendilerinden sonraya kalmadı. Bu arada, hayatta iken diğer sağlıklı çocuklarını da (Onun ismini vermeyeceğim) aynı hassasiyetle yetiştirmişlerdir.

Gelelim ikinci örneğe: Bu sefer de,başka bir eski miletvekili, fakülte mezunu diğer bir baba örneği vereyim. Rahmetlik anneyi de unutmadım. Milletvekili, Mühendis, fakülte mezunu gibi kavramları o kişilerin sosyal statülerini belirtmek için yazdım. Yani imkanları var. Maddi sıkıntıları yok. Bu ailenin de iki çocuğu var. Birisi sağlıklı diğeri değil. Aile sağlıklı çocukları ile gurur duyuyor. Sağlıksız dediğim, zihinsel engelli sayılacak çocuklarını bir bakım evine verirler. Bir gün o bakım evine gittiğimizde, o çocuğu hafif karlı bir havada, soğukta bakım evinin bahçesinde görmüştüm. Çok üzülmüştüm.

Düşünün maddi bir sıkıntın olmayacak, şöhretli birisi olacaksın ve de engelli çocuğunu, bir bakım evine vereceksin! Hatta hiç arayıp sormayacaksın.

Keşke bir kaç örnekle kendimi sınırlamasaydım. Aklıma daha ne örnekler geliyor! Mesela çocuğunun engelli olduğunu öğrendikten sonra evi terk eden, anne veya babalar var. Daha kötüsü de var. Çocuk nasıl olsa engelli, buna harcanacak para ölü yatırımdır diyen anne babalar da var. Her konuda olduğu gibi bu “hayırlı anne baba” konusunda da tabi ki genelleme yanlış olur.

Tam da, bu yazımı noktalayacaktım ki birinci örnekteki bir cümle kafama takıldı. “Makbule- Ali Nejat ölçen çifti ne iyi insanlar mış ki, engelli çocukları kendilerinden önce öldü” demişim. Demişim diyorum kendimi ne kadar kaptırmışım ki sanki farkında olmadan iç dünyamı yansıtmışım. Sadece benim iç dünyam değil pratik hayatta da öyle değil midir? Sizler de şahit olmuşsunuzdur. Anne babanın ölümünden sonraya kalan saf, naif, hakkını arayamayan o masum çocuklar, malesef “Bitli Baklava” denilen, ailenin diğer bazı fertleri tarafından sömürülmektedir. Yine genelleme yanlış olur, diyorum. Ama kötü bir örnek vereyim.

Bir iş adamının engelli bir oğlu vardır. Baba ölür. Daha anne ölmeden “Bitli baklava” kardeşlerden biri engelli çocuğa garanti olsun diye verilen evi sattırır. Sadece o mu? Fabrika hissesini de noter, yalancı şahitler vesaire yoluyla işi kılıfına uydurarak elinden alır. Bitmedi kavun tarlası, elma bahçesi gibi babadan veya anneden kalacak bütün miras haklarını bile elinden alırlar. Zavallı o saf çocuk da evde “soğan kavurması ve kuru ekmeğe” talim eder. Ve bir gün o zavallı da ölür. Bitli baklavaların tutumunu mu merak ediyorsunuz? Tolstoy’un “Üzüntüsü sahte olanın, ağlaması gösterişli olur.” sözünde olduğu gibiydi.

E daha fazla uzatmadan ve konuyu dağıtmadan, tekrar babannemin duasına dönelim. “Allahım hayırlı evlat, hayırlı devlet, hayırlı anne baba ver.” Amin. İnşallah.

  • Salı 12.2 ° / 5.2 ° Güneşli
  • Çarşamba 13.2 ° / 5.4 ° Güneşli
  • Perşembe 13.3 ° / 4.8 ° Güneşli