1.Dünya Savaşı sonunda Osmanlı devleti yenik kabul edildi. 30 Ekim 1918 günü, Ege denizi/Limni adası/Mondros limanında, Agamennon adlı İngiliz gemisinde Mondros Mütarekesi imza edildi. Agamennon, MÖ. 1184’de Çanakkale’de yapılan Truva Savaşı’nın Yunan komutanı idi. 18 Mart 1915 günü Çanakkale’ye gelen İngiliz gemisi bu Yunan komutanın adını taşımakta idi.
Böylesine anlamlı bir adı olan gemide imzalanan Mondros Mütarekesi üzerine müttefikimiz Almanlar ülkelerine gitti. Yıldırım Orduları Grup Komutanı Liman Von Sanders de 31 Ekim 1918 günü Adana’da düzenlenen bir törenle görevini Filistin cephesinden gelen Mustafa Kemal Paşa’ya devretti.
Liman von Sanders törende yaptığı konuşmada «artık harp bitmiştir» demişti. Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarına milli mücadeleyi işaret etmişti; “Bizim için harb-i sağir bitmiştir, harb-i kebir başlayacaktır» (1)
Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesini bahane eden itilaf devletleri Anadolu topraklarını işgale girişti. “Madde 7: İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına haiz olacaktır.”
Nitekim İngilizler 6 Kasım 1918 günü bölgeyi işgal etmek için İskenderun Limanı’nda bekleyen savaş gemilerinden askeri çıkarma yapmak istedi.
İngilizlerin bu isteğine Adana Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mustafa Kemal Paşa itiraz etti. Hatta İskenderun sırtlarına bir tümen asker yerleştirerek, karaya çıkmak isteyen İngiliz kuvvetlerinin durdurulması, gerekirse vurulması için emir verdi.
“Mondros Mütarekesi’ni bahane edip İskenderun Körfezi’ne gelen İngiliz ve Fransız donanmalarını durdurmak için İskenderun sırtlarına bir tümen asker mevzilendiren Mustafa Kemal Paşa, karaya asker çıkarma teşebbüsüne ateşle mukabele edileceğini İngiliz Komutanlarına ve Sadrazama bildiriyor. Hatta bildirmekle kalmıyor, 6 Kasım 1918 günü körfeze giren İngiliz-Fransız donanmasına uyarı ateşi yaptırıyor. (2)
İngiliz işgaline müdahale edilmesini istemeyen Sadrazamın talimatlarına karşı Mustafa Kemal Paşa gönderdiği telgrafta “düşmanların kendinden istediklerini yapmasına yaradılış gereği müsait olmadığını” bildirdi. Bunun üzerine Hükümet 7 Kasım 1918 günü Yıldırım Orduları Grup Komutanlığını lağvetti.
Ordusuz bir komutan olarak kalan Mustafa Kemal Paşa, 10 Kasım 1918’e kadar 11 gün kaldığı Adana’da, Antep ve Maraş’a kadar bütün bölgeyi gezdi. Halkın ileri gelenleriyle toplantılar düzenledi.
Adana’da Muradiye Oteli’ni ve Hacı Seyyit Ağa’nın bağ evini karargâh haline getiren Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret eden Adanalılar; “Çukurova’nın işgal edilmesini istemiyoruz. Malımızla canımızla yanınızdayız” diyerek kasalarının anahtarını teslim edip destek olduklarını bildirdi.
Mustafa Kemal Paşa toplantılarda, terhis edilen Osmanlı ordusundaki silahların ve cephanelerin güvenilir ellere teslim edilmesini, dağ köylerinde gizlenmesini istedi. Şehirlerin asayişini sağlamakla görevli Jandarma’ya işgalcilerin dokunmayacağını bildiği için ordudaki genç subayların ve astsubayların Jandarma görevine kaydırılmasını telkin etti.
Yani Mustafa Kemal Paşa milli mücadelenin ilk düşüncesini güney bölgesinde söyledi.
Milli mücadeleden sonra Adana’yı ziyaret eden Mustafa Kemal Paşa, 15 Mart 1923 günü Adana Türkocağı’nda yaptığı duygusal konuşmada o günleri hatırlatarak şöyle dedi:
“Bende bu vakayiin ilk hiss-i teşebbüsü Adana da vücut bulmuştur”
Önce İngilizler, Sonra Fransızlar Geldi
Görevden alınan Mustafa Kemal Paşa’nın yerine Adana Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına Nihat Paşa tayin edildi.
“Nihat Paşa, Mustafa Kemal’den devraldığı görevinin başındaki ilk günde Filistin ve Suriye İtilaf Devletleri Kuvvetleri Komutanı İngiliz Generali Clark, Türk askerinin çekilmesi için bir nota verdi. İngilizlerin notasına Adana Yıldırım Orduları Grup Komutanı Nihat Paşa oyalayıcı bir cevap verdi. Osmanlı Hariciye Nazırlığı da Kilikya bölgesinin boşaltılması kararına itiraz etti. Bunun üzerine Filistin, Suriye ve Kilikya bölgesi Genel Komutanı Mareşal Allenby adına Wilson adlı bir general 22 Kasım 1918’de ‘İtilaf güçlerini işgale karşı oyalama taktiği devam ederse ve verilen emirler yerine getirilemezse savaşa yeniden başlayacaklarını’ bildirdi.
Tevfik Paşa hükümeti bu tehdit karşısında Adana bölgesinin Pozantı’ya kadar boşaltılmasına karar verdi. Mustafa Kemal Paşa ile aynı düşünen Nihat Paşa da ‘eğer İngilizler Kilis-Payas hattını geçerlerse orduya silahla karşı koyma’ emrini verdi. Bu emrini de 27 Kasım 1918’de İstanbul’a bildirdi.” (3)
İskenderun Limanı’ndan karaya çıkan İngiliz kuvvetleri bölgeyi işgal etti.
İngiliz işgalinde bölgede herhangi bir taşkınlık meydana gelmedi.
Cebelibereket Müftüsü (Kürevi Müftü) Ahmet Akbaş hatıratında diyor ki; “Osmaniye’ye önce İngilizler geldi. Toprakkale/Ziyarettepe yamacına yerleştiler. Oğlumun birisi hayvandan düşerek ayağı sakat olmuştu. Çocuğun inlemesi beni çok üzüyordu. Toprakkale’den gelen bir dostum bana Toprakkale’de oturan İngiliz doktorunu tavsiye etti. Derhal çocuğu götürdüm.
Toprakkale’nin Süleyman Dede mevkiinde çadırda oturan İngiliz doktor beyin yanına arabayla geldik. Kıyafeti aynı asker idi. Beni gördü. Ben de o zaman başımda beyaz sarık ve ilmi kıyafetimle idim. Biraz Türkçe biliyordu. Hastayı gördü. İcap eden tedaviyi yaptı.
Ciddiyetle bir saat çalıştı. İcap eden sargıyı ve ilacı da verdi. Şu hizmeti beni memnun eyledi. Beş lira verdim almadı.” (4)
İngiliz işgali uzun sürmedi. Esasında Akdeniz’in en stratejik limanlarından olan İskenderun gizli bir anlaşma ile Fransızlara verilmişti.
“Adana pamukları, Ergani bakırları ile İran ticaretinin en kısa yolu üzerindeki İskenderun limanı; Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya için pek önemli bir iskele olarak kabul ediliyordu. Bu sebepten bu devletler birbirleriyle çekişmeli görüşmeler yaparak değişik konferanslarla değişik kararlar almışlardı.
İngilizlerle Fransızlar 16 Mayıs 1916’da Leningrad’ta yaptıkları Sykes-Picot Antlaşması ile Irak, Kilikya (Çukurova), Suriye ve Filistin’i aralarında paylaşmışlardı.” (5)
“Sykes Picot” antlaşması uyarınca bölgeden çekilen İngilizlerin yerine Fransızlar geldi. Fransız Komutanlığı tarafından 14 Kasım 1918 günü yayımlanan bildiride İskenderun’dan Halep’e kadar uzanan yolun İtilaf Devletlerinin işgali altına girdiği ilan edildi.
Fransız Hükümeti “Kilikya Ermeni Devleti” kurdurmak, 1915 sürgününün intikamını aldırmak ve sürgünde terk ettikleri mallarına sahip çıkarmak vaatleriyle “Ermeni İntikam Alayı” mensubu Ermeni teröristleri de Fransız askeri üniforması ile getirdi.




