Prof. Dr. Mustafa Fedai Çavuş


Masada Tiyatro, Sahada Sessizlik: Türkiye’de Sendikacılık


Sendikacılık, uzun zamandır demokrasi, emek mücadelesi ve örgütlü toplum idealiyle yan yana anılıyor.  
Türkiye’de ise “Sendika” kelimesi, emekçiyi güçlendiren, sömürüye karşı direnç odağı haline gelmek yerine, çoğu zaman siyasetin uzantısı, bürokrasinin aparatı ya da bireysel çıkar ağlarının aracı olarak algılanıyor
Sahada, işyerlerinde, fabrikalarda ya da kamu kurumlarında sendikaların toplumsal güç ve temsil kapasitesini hissetmek giderek zorlaşıyor.
***
Türkiye’de sendikacılık denince akla gelen “Gerçek sendikacılık” ile “devletin izin verdiği sendikacılık”.  
1960’lardan itibaren işçi hareketleri, grevler, toplu sözleşme mücadeleleri toplumun belleğine kazındı.  
Ama bu süreç, yasaklarla, sendika kapatmalarla, hapislerle karşılık buldu. Sonuçta ortaya “devlete rağmen sendika” değil, “devletin istediği ölçüde sendika” tablosu çıktı.
Türkiye’de memur sendikacılığı ise en baştan sorunlu.
“Devlete karşı devletin memuru sendika kurar mı?” denilerek yıllarca yasaklandı.
Sonra izin çıktı ama kontrollü bir izin.
Hak almak için değil, iktidara yakın durmak için örgütlenen yapılar.
Bir grup sendika, iktidarın gölgesinde büyüyor. Üye sayıları milyonları buluyor ama hak mücadelesi sıfır.
Diğer bir grup, muhalif çizgide. Onlarsa her fırsatta baskılanıyor, küçültülüyor, itibarsızlaştırılıyor.
Geriye kalanlar mı? Tabelada var, sahada yok.
Bugün memur sendikalarının büyük çoğunluğunun, iktidar ve bürokrasiyle “uyumlu” çalıştığını görmek şaşırtıcı değil.
***
Peki sendikacılığın bu hale gelmesinin sebepleri neler?
Türkiye’de sendikaların kaderi, iktidar değişimlerine sıkı sıkıya bağlı. İktidar değişince en çok üye kaybı yaşayan sendikalar, en çok üye kazanan sendikalar görülüyor.  
Bu da sendikal tercihlerin hak mücadelesinden değil, siyasi iklimden beslendiğini ortaya koyuyor.
Sendikaların yönetimleri çoğu zaman yıllarca değişmiyor. Genel başkanlık adeta bir kariyer haline geliyor. Bu da koltuğunu korumaya odaklı bir sendika bürokrasisi yaratıyor.
Memur sendikaları, maaş pazarlığında masaya oturuyor ama sonuçta “enflasyon oranı kadar artış” dışında fazla bir şey elde edemiyor. Gerçek mücadele alanları olan iş güvencesi, liyakat, siyasi baskılara karşı duruş gibi konular ise gündeme bile gelmiyor.
Birçok kamu çalışanı sendikaya, hak mücadelesi için değil; “idari avantaj” için üye oluyor. Yer değişikliği, yükselme ya da işyerinde kolaylık beklentisi sendikacılığın ruhunu öldürüyor.
***
İki yılda bir toplu sözleşme masası kuruluyor.
Masada sahne hazır: Sendikalar yüksekten açıyor, hükümet en düşükten veriyor, sonra “orta yol” bulunuyor.
Sonuç? Memurun cebine düşen üç kuruş.
Ama ertesi gün gazetelerde sosyal medyada yazılan: “Tarihi Zafer!” elde ettik.
Kusura bakmasınlar ama bu tam bir tiyatro.  
Gerçek şu ki, toplu sözleşme sistemi yapısal olarak iktidarın kontrolünde. Grev hakkı olmayan bir sendikacılıktan ciddi kazanım beklemek mümkün değil.  
Toplu sözleşme masasında kim kazanıyor: Memurlar mı, sendika bürokrasisi mi?
Sendikal hareket, neden toplumun geri kalanıyla güçlü bir dayanışma geliştiremiyor?
Bu soruların cevabı verilemeden, sendikacılık sahici bir toplumsal güç haline gelemez.
****
Bugün memur sendikacılığı, “tabelada var, sahada yok.”
Gerçek mücadele, gerçek hak arayışı neredeyse sıfırlanmış durumda.
Hak mücadelesinin yerini siyasi sadakat, toplumsal dayanışmanın yerini bireysel çıkar ilişkileri almış durumda.  
Sendikacılık yeniden gerçek anlamına kavuşacaksa, bu ancak tabanın iradesiyle, demokrasi kültürüyle ve siyasetten bağımsız hak mücadelesiyle mümkün olacak.
Eğer bu tablo değişmezse, her toplu sözleşme döneminde aynı tiyatroyu izlemeye devam edeceğiz.

  • Cuma 16.8 ° / 10.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 14.3 ° / 8.8 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Pazar 11.5 ° / 9.7 ° Orta kuvvetli yağmurlu