Merhaba çok değerli okuyucularımız, Yaz aylarına hızla yaklaştığımız bu günlerde, Olukbaşı Mesire Alanı ile ilgili elimize ulaşan bir belge, bölgede bulunan vatandaşlar arasında büyük bir paniğe neden oldu. Ben kırk yıldır basın camiasının içindeyim. Beni tanıyanlar bilir; hiçbir haberden ne bir yıkama, ne bir yağlama, ne de kişisel menfaat gözetirim. Kalemimi yalnızca halkın menfaati için oynatırım. Şimdi sizlere Olukbaşı Mesire Alanı’nda yaşanan gelişmeleri aktarmak istiyorum. Dün elimize ulaşan ve Orman İşletmesi tarafından gönderilen bir ihtar yazısında dikkat çeken en önemli cümle şu şekildeydi: “İşletmeciye verilen izin kapsamındaki ev sayısından fazla yapı inşa edilmiş. Bu fazla yapıların sökülerek izin verilen sayı seviyesine indirilmemesi durumunda, sözleşme 30 gün içinde feshedilecektir.” Ancak bana göre, Olukbaşı Mesire Alanı’na inşa edilen bu evlerin sökülerek belirtilen sayıya indirilmesi neredeyse imkânsız. Çünkü bu yapılar yalnızca birer bina değil; milletin dişinden tırnağından artırarak oluşturduğu millî bir servettir. Büyük meblağlar harcanmış, emek verilmiş, umut bağlanmış. Şayet işletmecinin sözleşmesi feshedilse bile, bu evlerin yıkılması doğru değildir. Devlet, vatandaşına ev yapma kolaylığı sağlamak için mücadele ederken, buradaki yapıların yıkılmasıyla oluşacak ekonomik ve duygusal zarara kimsenin razı olacağını sanmıyorum. Bu noktada, siyasilerin mutlaka Bakanlık nezdinde devreye girerek soruna makul bir çözüm bulacağına inanıyorum. Gelelim Olukbaşı Mesire Alanı’nı işleten firmanın sahibi Sayın Recep Vural’a… Yazımın başında da söyledim: Kimse benim babamın oğlu değil. Ancak gerçekleri de inkâr edemem. Eksikliklerine rağmen Olukbaşı’nı bir yaylaya dönüştüren, halka sosyal imkânlar sunan kişi Recep Vural’dır. Kendisi bölgenin her taşını, her ağacını bilir. Hakkını teslim etmek gerekirse, Olukbaşı Mesire Alanı’na değer katan isimlerin başında gelir. Kim ne derse desin; bal tutan parmağını yalar. Elbette ki Sayın Vural da bu bölgeyi gelir elde etmek için kiraladı. Ancak mesele artık şahsi değil, toplumsal bir mesele hâline gelmiştir. Bu noktada hem vatandaşın hem de işletmecinin zarar görmeyeceği bir orta yol mutlaka bulunmalıdır. Önemli not: Bu konuyla ilgili, gerekli görüşmeleri yapıp daha ayrıntılı bilgiyi yarın yazacağım.