Dr. Fahrettin Şanal


Sonbahar, güz, hazan…

Sonbahar, güz, hazan…


Emekli bir öğretmen arkadaş “Hocam, yaş 65’i geçti artık öbür tarafa yaklaştık dedi.” Arkadaşın aklına ölüm gelmiş! Ne diyeceğini, merak ettim. “Hocam insanların öbür dünyaya hazırlık yapmaları, din iman, namaz niyaz kısaca ibadet üzerine yazılar yazsanız.” dedi. “Hayırdır. Neden bu fikre kapıldın?” diye sordum. “Hocam yaş kemâle erdi. Ölüm artık bize çok yakın.” dedi.

Benim cevaba bakın! Hocam Şems-i Tebrizi diyor ki “Herkes ölecek yaştadır.” Yani ölümün yaşı olmaz. Öyleyse ihtiyarlara yönelik ibadet, ölüm ile ilgili bir yazı yazmanın da anlamı yok, dedim. Anlamı olsa bile ben biraz da şakaya getirerek ben Gavurca (İngilizce) hocasıyım, ben haddimi bilir, dini konularda yazmam, dedim. Gerçi rahmetlik Fransızca hocası bir arkadaşım kendisinin araziye uyduğunu ve “Namaz, Niyaz, Boğaz” yolunda ilerlediğini söylemişti!

Neyse öğretmen arkadaş yukarıdaki konuda değil de hocam hayatımızın sonbaharına geldik. Sonbahar üzerine bir yazı yaz deseydi, bence daha iyi olurdu. En azından, sonbahar, güz, hazan gibi kelimelerle bir şeyler karalamaya çalışırdım. Hatta madem ki sonbahardayız, öyleyse güz mevsimi üzerine yazmaya çalışayım. Yoksa hazan mevsimi mi deseydim! Yok, yok “Bağ bozumu” da desem olur.

Ne ilginç, değil mi? Türk Dil Kurumu (tdk) sözlüğüne göre güz, sonbahar, bağ bozumu, Farsçadan dilimize geçen hazan kelimeleri aynı anlamda kullanılıyor. Süpriz! Aynı kelimeler mecaz olarak “yaşlılık dönemi” anlamına da geliyor. Yani yaşı 65’i geçenler hayatlarının sonbahar/güz/hazan/ bağ bozumunu mu yaşıyorlar?

Nereden takıldım yaşlılık konusuna, halbuki tabiatın sonbahar güzelliğine bakalım, değil mi? Gerçi bazıları hazan mevsimini hüzün mevsimi olarak da düşünürler. Neymiş efendim, Yaprak Dökümü mevsimi aynı zamanda ayrılıkların, hastalıkların, ölümlerin yani hüzün dolu günlerin mevsimiymiş! Gerçekten öyle midir? Bir düşüneyim. Kayınpederim Eylül ayında ölmüştü, öyleyse “Sonbahar hüzün mevsimi mi?” diyeyim. İyi de babam Mayıs ayında ölmüştü! O zaman ilkbahara ne diyeceğim? Bu hüzün işinin içinden ben çıkamayacağım. En iyisi bu hüzün mevsimi kısmını edebiyatçılara, sanatçılara, şairlere bırakayım. Bırakırken Mehmet Akif’in şu sözü aklıma geldi; “Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda.”

Hüzün konusunu yukarıda bıraktım. Cemal Süreya’nın “ Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim” sözüne bakayım. Sonbaharı nasıl tarif etsem ki, bilemedim. En iyisi gözlerinizi kapatıp, bir sonbahar anını düşleyin. Hafif rüzgar esintisi, serinlik, dallarından kopmuş sarıdan kızıla gökkuşağı rengindeki yapraklar, hemen gözünüzde canlanır. Sadece bunlar mı? Sonbahar sizlere evlerdeki kış hazırlıklarını, turşuları, reçelleri, pekmezleri, salçaları çağrıştırmaz mı?

Sonbahar aynı zamanda derin düşüncelere dalmanın, geçmişi geleceği ölçüp biçmenin aslında planlamanın da mevsimidir. Evet sonbahar, artık Kış, İlkbahar ve Yaz hareketliliğinden sonra dinginliğe geçme, düşünme için en müsait mevsimdir. Farkındasınız değil mi? Özellikle bir konuya girmedim. Neymiş o? Sonbaharda aşık olmak diyeceğim de, demiyorum! Zaten sanatçılar, aşk konusunda diyeceklerini demişler. Ben burada susuyorum ve de yazımı bestesi ve güftesi Yıldırım Gürses’e ait olan “Sonbahar Rüzgârları” isimli şarkı sözleri ile bitiriyorum.

 

Düşen bir yaprak görürsen

Beni hatırla demiştin

Biliyorsun seni ben

Sonbaharda sevmiştim

 

 

Her sonbahar gelişinde

Sarı sarı yapraklarla

Kuru dallar arasında

Sen gelirsin aklıma

 

Rüzgarla düşen yapraklar

Daima senin hayalin

Yine bir sonbaharda

Geleceksin sen bana

 

Her sonbahar gelişinde

Sarı sarı yapraklarla

Kuru dallar arasında

  • Cuma 16.8 ° / 10.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 14.3 ° / 8.8 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Pazar 11.5 ° / 9.7 ° Orta kuvvetli yağmurlu