Merhaba çok kıymetli okuyucularımız,
Her şehrin hafızasında, o kentin coğrafyasıyla özdeşleşmiş insanlar vardır. Dağla anılan, yaylayla anılan, toprağıyla bütünleşmiş… Osmaniye için bu isimlerden biri de hiç kuşkusuz Recep Vural’dır. Zorkun Yaylası’nın dağlarına sevdalı, ömrünü bu coğrafyaya adamış bir isim olarak öne çıkıyor.
Recep Vural, yaşamının neredeyse tamamını Zorkun Yaylası’nda geçirmiştir. Terörün kol gezdiği, kimsenin oralara gitmeye cesaret edemediği dönemlerde bile Zorkun’u terk etmeyen, dağları adeta bekleyen bir insandan söz ediyoruz. Zorkun Yaylası’nı karış karış bilen, yaz-kış demeden oradaki doğal yaşamı ve düzeni elinden geldiğince korumaya çalışan bir isimdir Recep Vural.
Olukbaşı Yaylası, yıllar boyunca kısmen yerleşim alanı olarak kullanıldı. Yaz aylarında Osmaniye’nin bunaltıcı sıcağından kaçan vatandaşlarımızın nefes aldığı bir yerdi. Ancak buranın gerçek anlamda bir yaşam alanına dönüşmesi, kamping alanı olarak planlanması gündeme geldiğinde, işin içine Recep Vural girmeden olmazdı. Çünkü böyle bir alanı hayata geçirmek için yalnızca niyet değil; bölgeyi iyi tanıyan, ihtiyaçları bilen ve hızlı çözümler üretebilen bir irade gerekiyordu. İşte o irade Recep Vural’da vardı.
Bu sorumluluğu üstlendi ve Olukbaşı Yaylası’nı bir yaşam merkezine dönüştürdü. Elbette eksikleri olmuştur. Böylesine büyük bir alanı sıfırdan kurmak kolay değildir. Plan ister, program ister, bilgi ve beceri ister. Ancak bölgeyi iyi bilen bir isim olarak ortaya koyduğu emek, bugün hepimizin faydalandığı nitelikli bir yayla alanı oluşturmuştur.
Bazı şeyleri anlatmak kolaydır; asıl zor olan icraata geçirmektir. Bir yaylalık alan kurmak, burada çalışacak insan bulmak, suyu ve elektriği getirmek ciddi bir mücadele ister. Bugün sıradan bir vatandaş evine elektrik ya da su bağlatırken bile bürokrasiyle boğuşurken, Recep Vural’ın böyle bir yaşam alanını hayata geçirmesi gerçekten takdire şayandır.
Şöyle bir durup düşünelim: Bugün bu alanda yaklaşık 10 bin kişi yaşıyor ve büyük çoğunluğu hayatından memnun. Recep Vural’ı yalnızca yaylalarda değil, Osmaniye’nin meselelerinde de görüyoruz. Elini taşın altına koymaktan çekinmeyen, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışının hâkim olduğu bir dönemde sorumluluk alan insanlardan biridir.
Üstelik yanında yaklaşık 50 kişiye istihdam sağlayarak, işsiz gençler için de bir umut kapısı aralıyor. Keşke Recep Vural gibi insanlar çoğalsa; belki o zaman Osmaniye’de işsizlik de biraz daha azalırdı. Bu şehirde eleştirmek her zaman kolay olmuştur. Ancak iş üretmek, taş üstüne taş koymak herkesin harcı değildir.
İşte bu yüzden Recep Vural’ı seviyorum. Özellikle yaz aylarında aldığı duaların sayısını tahmin etmek zor değil. Çünkü yaptığı iş, sadece bir yaşam alanı kurmak değil; insanlara nefes alacak bir alan kazandırmaktır.
Dağlar bazen insan yetiştirir. Recep Vural da o dağların yetiştirdiği adamlardan biridir.